11 Eylül 2008

Çifte Kavrulamadı


Basketbolcularımız Parker dışında kimseyi oynatmayıp Fransa’yı yenmeyi başardıklarında başlığı bile düşünmüştüm. Çifte kavruldu olacaktı ama olamadı. Belçika’nın dikkat edilmesi gereken bir takım olduğu açıktı ama bizim bu kadar kötü olacağımızı sanırım kimse beklemiyordu. 1.dakikadan federasyonun saçmalığı ile başladı zaten olay. Yine İstanbul’da fahiş fiyatlara satılan daha doğrusu sponsorlara dağıtılan biletler ve tribünlerde binlerle ifade edilen “seyirciler”. Sahaya maçı TV karşısında izleyen bizlerden çok da farklı bir etki etmediler. Bu şartlarda maça başlayan oyuncularımız ununu elemiş eleğini asmış havasındaydılar. Emre ve Arda haricinde ekstra bir performans göremediğimiz gibi çoğu oyuncumuz potansiyelinin altında oynadı. İlk defa milli olan Çağlar soldan açık vermeyeyim de ihale bana kalmasın mantığı ile bitirdi maçı. Oysa ilk yarı ileri çıkışlarında umut vaat eden bir sol bek havası çiziyordu. Maç devam ettikçe iyiye gitmesi gerekirken mağlubiyetin verdiği gerginlik ile ezildi ama açıkçası Hakan Balta’dan daha kötü olduğunu söyleyemeyiz. Hücum oyuncularımız orta sahadan beslenememenin sıkıntısını maç boyu yaşadılar. Göbekten sadece bir ara pas atıldı onu da Belçika savunması Halil’in önünden almayı başardı. Tarafsız bir gözle izliyor olsaydım ilk yarım saatin sonunda televizyonu kapatırdım. Belçika’nın ilk şutu 28.dakikada geldi ve Volkan’ı görmüş olduk. Bizim Belçika kalecisi Stijnen’i ilk defa yere yatırabildiğimiz şutumuz ise 35.dakikada Semih’in kafa vuruşu ile geldi. Kısacası genç Belçika bizi uyutmayı çok güzel becerdi ve o kalabalık savunma kilidini bir türlü açamadık. Milli Takım’ın güçlü rakipler karşısında başarılı olduğu ama favori çıktığı maçlarda ya savunmayı açacak yaratıcılığa sahip oyuncularımız olmamasından ya da rakibi küçümsediğimizden dolayı başarısız olduğumuz gerçeğine bir kez daha şahit olduk. Fatih hocamız da bizi bir kez daha kandırdı, « kazanma alışkanlığı » henüz kazanabildiğimiz bir alışkanlık değil ama kendisinin rakip hoca ve 4.hakemle dalaşma alışkanlığı aynen devam ediyor. Önümüzdeki maçlarda aynı agresifliği oyunculara da aktarmasını diliyorum.
Yine Fatih Terim’in dediği gibi kafalar hala Euro 2008’de, sanırım bizim için de aynı şey geçerli ki tüm maçlarımızı güle oynaya kazanalım istiyoruz ama bu gece alınan sonuçlar Euro 2008 katılımcıları için tam bir rezalet. Almanya’nın Finlandiya’yı, Portekiz’in evinde Danimarka’yı, İsviçre’nin evinde Lüksemburg’u -ki gecenin en büyük sürprizi-, Hırvatların yine evinde İngilizleri yenemediği bir gece yaşadık.
Bu sonuçla bir kez daha gördük ki onları yenmiş olsak bile genel anlamda biz asla Çek Cumhuriyeti ciddiyeti ve disiplinine sahip bir takım olamayacağız. Bu elemelerde de Ajda Pekkan moduna devam, gerginlik alışkanlığı kazandık, haydi hayırlısı.

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails