15 Ocak 2010

Alan Yoksa Satanı Seveyim


Vakt-i zamanında konu ile ilgili düşüncelerimi ayrıntılarıyla belirttiğim bir yazı yazmıştım.
O günden bugüne herhangi birşey değişmediği için aynı şekilde düşünmeye devam ediyorum. Yayın ihale ücreti ile TSL Avrupa'nın en pahalı 5.ligi olmuş. Havuz olmayan Serie A'yı geride bıraktık gibi bir izlenim var sanki ama işin aslı pek tabii ki öyle değil. Durum ile ilgili en gerçekçi açıklamayı gidişatı en yakından ve tabii ki en rasyonel yöntemlerle takip edenlerden biri olan Digiturk Genel Müdürü Ertem Özertan yapmış; "Bu ürünün karşılığı şu an bu rakamlar değil. Açıkçası eğer futbol kalitesi artmazsa, tribünlere gelen seyirci sayısının artması için yollar bulunmazsa, Türk futbolu bu sürecin sonunda çöker, bir daha da bu rakamların üzerine hiçbir şirket çıkmaz" demiş. Türk futbolunun halihazırda bir ederi var ama mevcut gidişat ile bu eder daha ne kadar korunabilir? Asıl sorulması gereken soru bu olmalı. Bu yıl biraz daha renkli olmakla birlikte rekabet olmayan, hiçbir konuda hakkaniyetli uygulamalar geliştiremeyen bir lig daha ne kadar ayakta kalabilir? Üstelik Milli Takım bazında da dibe doğru ilerlerken.
TFF'nin attığı zafer çığlıklarının elle tutulur bir yanı yok. Sanki modeli geçmiş bir otomobili kek bir müşteri bulup kakalamışlar gibi bir ifadeleri var ama alıcılar da aptal değil ki telafuz edilen rakamlar da Türkiye gibi ekonomisi balçık kıvamında olan bir ülke için normal değil. İnsanların çoğunun kıt kanaat geçindiği bir ülkede 321 Milyon DOLARlık bir ihaleden söz ediyoruz. İnsanın o para muhtaç insanlara yardım için kullanılsın da varsın futbol da olmasın lig de diyesi geliyor.
Olayı lanet olası kapitalist gözlüklerimizi takıp yorumlarsak ihale sonucunun altyapı ve tecrübe farkından kaynaklandığını söyleyebiliriz. DIGITURK uzun zamandır sahip olduğu oyuncağı pek tabii ki kaybetmek niyetinde değil. Sattıkları decoder sayısını biliyorlar, potansiyel alıcı sayıları belli, gelir belli gider belli. Karşılarındaki TT ise henüz bu yayınları yapacak altyapıyı hazırlamış değil. TT bu yayınları IP TV hizmeti ile müşterilerine ulaştırmayı planlıyor ama diğer yazıda da bahsettiğim üzere bu hizmetin tam anlamıyla yaygınlaşması için biraz daha zamana ihtiyacı var. Kaldı ki bu hizmet yaygınlaşsa bile yüksek ihtimal yine şifreli olacak yayınların ne kadar benimseneceği, kaç kişiye satılacağı hatta hizmet fiyatı bile değil. Dolayısıyla pazarlama stratejisini tam anlamıyla oturtmamış bir şirket için çıktıkları 320 Milyon Dolar fiyatı bile çok büyük bir kumar anlamına geliyor.
Tüm bunları göz önüne alırsak 4 yıl sonra IP TV hizmetinin altyapısını tamamlamış ve yaygınlaştırmayı başarmış bir TT'un ihaleye çok daha iddialı gireceğini söyleyebiliriz. Lig sponsorluğunun devam etmesi halinde TURKCELL Süper Lig'i TT'un yayınlayacak olması da ayrı bir tuhaflık olur. Kapital düzenin çöktüğü noktalar da var işte, ister istemez rakibinin reklamını yapmak zorunda kalırsın.
Bir sonraki ihale kuvvetle muhtemel daha çekişmeli olacak olsa da futbolumuz hala daha o kadar para eder mi? Bu ivmesiz-ya da eksi yönde ivmeli- gidişat hala daha uçuk rakamlara pazarlanabilir mi? Onu da zaman gösterecek ama açıkçası benim hiç umudum yok.
Bizim duruşumuz bellidir. Ekonomiye can verin reklamlarındaki gibi Anadolu Futbolu kazanırsa Türk Futbolu kazanır. Yoksa  yine aynı adaletsizlik sürer, yine aynı kollama düzeni sürer, yine aynı "Muhteşem Üçlü ve Diğerleri" tiyatrosu devam ederse bu gemi batar.
Gemi batınca da kaptan da aynı yere, tayfa da, fareler de...

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails