17 Ocak 2010

Ne Oldum'a Dönüş Zamanları-3


Seriye uzunca bir aradan sonra benim için çok anlamlı bir haberle devam edelim. Bu haber, son zamanlarda yine nefret ettiğim bir tanımlama olduğu şekliyle "dillere pelesenk" olan ligimizin kalitesi tartışmasına da benim düşüncemi destekleyecek şekilde katkıda bulunacak.
1990-1993 yılları arasında Milli Takımımızı çalıştıran Sepp Piontek ile futbol tarihimizin en kötü dönemlerinden birini yaşamıştık. San Marino'yu bile ancak iki maçın birinde yenebilen Milli Takımımız hiç de gelecek vaat eden bir görüntü sergilemiyordu. Piontek yönetiminde 27 maç yapmış ve ancak 4 galibiyet alabilmiştik, üstelik bu 4 galibiyetin 3 tanesi özel maçtı.
Halbuki Sepp Piontek göreve getirildiğinde futbol kamuoyu çok umutluydu. Nasıl umutlu olmayacaktı ki? Piontek yönetimindeki Danimarka Milli Takımı 1986 yılında tarihinde ilk kez Dünya Kupasına gitme hakkı elde etmiş, Meksika yolunu tutmuştu. O dönemde temelleri atılan bu Milli Takım -her ne kadar Yugoslavya'nın boşalttığı kontenjanla katılabilmiş olsa da- 1992 Avrupa Şampiyonası'nı kazanma başarısını göstermişti. Demek ki Piontek sağlam bir hocaydı ama evdeki hesap çarşıya uymadı, daha doğrusu ilk etapta uymamış gibi göründü. Görev yaptığı 3 yıl içinde A Milli Takımı rezillikten rezilliğe sürükleyen Sepp Hoca aynı zamanlarda yardımcısı Fatih Terim'le birlikte geleceğin Milli Takımı'nın temellerini atıyordu.
1993 yılında Fransa'da düzenlenen Akdeniz Oyunları'na katılan Ümit Milli Takım ev sahibine bile yenilmiyor, finalde Cezayir'i 2-0 yenip altın madalyaya ulaşıyordu. Başlarındaki isim Fatih Terim'le o dönemde kaynaşan isimler uzun yıllar Türk Futboluna hizmet ettiler. O turnuvada gol atan isimler durumu özetliyor, Hakan Şükür, Arif Erdem, Ergün Penbe ve Sergen Yalçın.
Piontek döneminde temelleri atılan Milli Takım uzun yıllar çok başarılı bir dönem geçirdi. Bu süreci başlatan ilk hareket ise Piontek ve Fatih Terim'in Anadolu'da ciddi bir genç futbolcu araştırması yapmış olmasıydı.
Piontek ile görevini bırakmasından bir süre önce, 22 Ocak 1993 yılında bir röportaj yapıldı ve adet olduğu üzere şampiyonluk favorisi soruldu; "Kocaelispor olsun" dedi Piontek; "Kocaeli'nin şampiyonluğunu arzu ediyorum çünkü onlar kazanırsa Türk futbolu için çok yararlı, çok önemli bir örnek oluşturacaklar. İstanbullu Üç Büyükler'le Trabzonspor'un yıllardır sürdürdüğü hegemonyayı kırmış olacaklar. Böylece öteki Anadolu takımları da Kocaelispor örneğinden cesaret alarak gelecek yıllarda hedef mücadelesi yapacak."

Piontek, bizlerin nicedir söylediği, rekabeti kısır lig balonu bir gün gelir patlar düşüncesini 1993 yılında dile getirmişti amma ve lakin o günden bugüne hiçbirşey değişmedi hatta Trabzonspor bile yarıştan çok uzak bir hal aldı.
Aslında aynı haberden yola çıkarak bir karşı tez üretmek de mümkün. Madem rekabet olmayan bir lig eninde sonunda iflas eder, 1993 yılında yapılan açıklamadan beri hiçbirşey değişmediğine göre nasıl oluyor da hala bu kadar para ediyor?
Bence işin kötü yanı da bu. Evet lig bir şekilde para ediyor çünkü başka ligimiz yok. Dünyanın en berbat ligi bile olsa bu lig bizim ligimiz ve bir şekilde takip etmek, takip ettirilmek durumunda kalıyoruz. Bir nevi mecbur kalanların ligini seyrediyoruz, seve seve seviyoruz ama anlaşılan ligimizin kalitesini yükseltmek, daha rekabetçi daha kaliteli bir lig ortaya çıkarmak gibi bir düşüncemiz yok. Bunun sonucunda da her yıl erken vakitlerin birinde hem kulüp hem Milli Takım bazında Avrupa'dan şamarı yiyip evimize dönüyoruz.
Bu durum beni çok çok üzüyor ama korkarım biz evimizde çok mutluyuz. Sanıyorum olayın tek açıklaması bu.

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails