29 Haziran 2009

Michael Giderken...

Beatles'ı, Elvis Presley'i, hızlı zamanlarında Cat Stevens'ı izleme şerefine nail olmayan bizler için (eğer öyle bir kuşak varsa 82 kuşağı diyelim, yoksa da olsun) gelmiş geçmiş en büyük müzik efsanelerinden biriydi. Tavır ve tarz olarak benzeşmeseler de feminem tavırları ve ulaşılmaz imajından dolayı hep Zeki Müren'i hatırlatırdı bana. Fotoğraflarını yanyana koysak komik bir görüntü olacağının farkındayım tabii.
Yabancı müzikle hatta müzikle ilgisi alakası olmayanların bile hayatında yer etmiş bir isim olarak terk-i diyar eden MJ abimize blogun emekleme dönemlerinde küçük çaplı bir saygı duruşunda bulunmuştuk. Eski günlerini mumla arar olduğundan bir daha halini hatırını sormaz olduk. Mutlak hatırlatıcı bir kez daha hatırlattı kendisini.
Çok net hatırlıyorum desem yalan olur ama zaten hatırladıklarımın çoğu hissettirdiği duygulardan gelir. 80'lerin sonları, 90'ların başları. Biz son sokak çocukları özel televizyonların artması ve Commodore 64'ün icadı ile yavaş yavaş evlere çekilir olduğumuzda -yanlış hatırlamıyorsam- TRT 2'de halen daha yayınlanmaya devam eden Pop Saati programı yabancı kliplere ulaşılabilen yegane programdı. Sezen Cumhur Önal dönemi de yetişemediğimiz bir başka dönemdir dolayısıyla ben Pop Saati'ni ve Erhan Konuk'u bilirim. Bu programda görüp beynimizde bugünlere kadar gelen en önemli isim de açık ara MJ'dir. Bir de arkadaşım Mehmet'in ablalarının Robin Hood deliliğinden mütevellit Bryan Adams'ı hatırlarım.
Müzikler, klipler, programlar, Pepsi reklamları, estetik operasyonlar, vitiligo hastalığı...Beni kim nereden hatırlamak isterse oradan hatırlasın diyen adam, mekanın cennet olsun.

Related Posts with Thumbnails