30 Haziran 2008

Bucaya yeni stad


Uzun yıllardır Türk futbolunun en büyük geyiklerinden biridir. "İzmirin süper ligde bir takımı olması lazım" Ama gelin görün ki burada (İzmir'de) başta halkın, belediyelerin ve zengin zümrenin futbola olan ilgisizliği bunu imkansız kılıyor. Efsane Göztepe şirketleşmenin kurbanı olmuş, Karşıyaka biraz belediye biraz taraftar desteği ile hem futbol hem basketbolda başarı kovalıyor ama ikisinde de vasat durumda, bir başka efsane Altay taraftar sayısının azlığı ve eskisi gibi sahip çıkılmaması nedeniyle playoff oynamaktan öteye geçemiyor. İzmir'in bu büyük takımlarının yanında onlar kadar popüler olmayan ama akıllı işler, doğru hamleler yapan kulüpler de var. Bu kulüplerden biri Bucaspor. Altyapı konusunda çok bilinçli bir çaba içindeler, Bucaspor minik takımı bu yılı Türkiye genelinde ilk üç içinde bitirmeyi başardı. Altyapı tesisleri ve oradaki aktivite zenginliği görülmeye değer. Bunların yanına şimdi de küçümsenmeyecek bir belediye desteği eklendi. Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy, Buca'daki spor kompleksi eksikliğine "Spor Vadisi" adı altında bir tesis yaparak çözüm bulmayı planlıyor. Yani yeni yapılacak tesis sadece bir staddan ibaret değil. Spor Vadisi'nin yeri -özellikle mevcut stadın bulunduğu yere göre- biraz ters kalıyor ama bu kadar büyük bir kompleksi de semt içinde bir yere yapmak mümkün değil. Vadi içindeki stad 7.500 kişilik olacakmış. Buca standartları için yeterli. 105x68m ebatlarında FIFA standartlarında sentetik çim örtülü bir futbol sahası yer alacak, Kasımpaşa örneği gibi süper lige çıkılması halinde doğal çime çevrilmesi gerekebilir.

Tesisin diğer bölümleri için Buca Belediyesi web sitesindeki açıklama ise şu şekilde;

Spor vadisi kapsamında 25x45m ebatlarında 1 adet halı saha, 2 adet basketbol sahası bulunmaktadır. Halı saha zemini sentetik çim, basketbol sahalarının zemini ise akrilik esaslı malzeme olacaktır. Halı sahada 4x22m ebatlarında demontable tribün bulunmaktadır. Söz konusu komplekste 45x90m ebatlarında 1 adet futbol sahası bulunmaktadır. Antrenman sahası olarak düşünülen bu saha çevresinde 2 adet 3x50m ebatlarında demontable tribün bulunmaktadır. Spor kompleksi çevresinde kompleksi baştan başa saran bir koşu yolu bulunmaktadır. Koşu yolunun genişliği 2m, uzunluğu ise yaklaşık 600m'dir. Koşu yolu zemini kiremit irmiği kaplı olacaktır. Spor kompleksi dahilinde, yaklaşık 300 araçlık otopark bulunmaktadır. Bu otopark artması düşünülen trafik yükünü en aza indirecektir.

Buca Belediyesi'nin yapacağı bu tesisi bir seçim yatırımı olarak görenler var ama ben katılmıyorum. Bucaspor'un seçime etkisi yok denecek kadar az. Yaklaşık 10 yıldır Buca'da yaşıyorum. Partisinin ne olduğu umrumda değil, Cemil Şeboy gerçekten önemli belediyecilik başarıları sergiliyor, üstelik Büyükşehir Belediyesi'nden de yeterince yardım almadığı gerçeği ortada.

Sözün özü Bucaspor, altyapı ve tesisleşme konusunda bu hızla devam ederse en fazla beş sezon içinde İzmir'in süper ligdeki yeni temsilcisi olabilir. Altyapı devrimi ile böyle bir başarı gerçekleşirse de diğer kulüplerimiz için çok güzel bir örnek olacaktır. Altyapı başarısı üstyapıya ne kadar yansıyacak? Onu da bu sezon göreceğiz.

Kızılyıldız-Körfez hattı

Kızılyıldız, Yugoslavya'nın dağılmadan önceki efsane takımlarından biri. Avrupa'da fırtına gibi estikleri sezonlar geçmişte kaldı ama o verimli topraklardan futbolcu yeşermeye devam ediyor. Kocaelispor Kızılyıldız'dan iki savunma oyuncusu transfer etti. Biri sol bek Dusan Andjelkovic, diğeri stoper Dorde Tutoric.
Andjelkovic'in fiziği ve tarzı Hırvatistan'ın sol beki olarak izlediğimiz Pranjic'i anımsatıyor. 2005 yılında Kızılyıldız'a Aleksandar Lukoviç'in yedeği olarak Vozdovac takımından transfer edilmiş, Lukoviç Udinese'ye transfer olduktan sonra direk 11de oynamaya başlamış. 2006-2007 sezonunda takımın en çok asist yapan oyuncularından biriymiş. Kezman gibi bir kaç olumsuz örnek olsa da Yugoslav ekolünden gelen oyuncular genelde tutarlılıklarıyla bilinirler. İki oyuncunun referansı da eski Kocaelispor'lu Mişko Mirkoviç, bundan dolayı da oyunculardan beklenti yüksek ve kaliteli oyuncular oldukları düşünülüyor, canlı olarak izlendiler mi? O konuda bir bilgim yok.
Dorde Tutoric 2006-2007 sezonunda Spartak Subotica'da transfer edilmiş. Aynı sezon Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Milan'a karşı forma giymiş. Geçen sezon 44 maçta oynamış. 1.89 boyunda, hava toplarında etkili bir oyuncu, oyun tarzı olarak da Nemanja Vidiç'e benzediği söyleniyor.
Geçen sezonun devre arasında transfer edilen ve harikalar yaratan Ufuk Çam'ın ardından, Fenerbahçe'den Serdar Kulbilge de alındıktan sonra gelen iki Sırp oyuncu ile sorunsuz bir savunma kurgusu oluşmuş gibi görünüyor. Tabi yazılanlar ile oynananlar her zaman kesişmez, durumun böyle olup olmadığını da sezon başlayınca göreceğiz.

Euro 2008: Genel hatun teoremi








Euro 2008 En güzel 5 gol

Goller ITV'den, ben de altına imzamı atıyorum. 2 numarada Nihat var...

En iyi hoca Terim en güzel gol Nihat

İngiliz Guardian gazetesinin web sitesinde Euro 2008'in en iyileri ve en kötüleri değerlendirilmiş. Seçtiklerinin bazıları şöyle;

En güzel gol(ler):
Nihat'ın Çek Cumhuriyeti maçında attığı 3.gol ve Schweinsteiger'in bize attığı gol hazırlanış ve kritik zamanlama açısından en değerli goller seçilmiş. Bu arada bu turnuvanın bana kattığı artılardan biri artık Schweinsteiger'in adını hiçbir yere bakmadan yazabiliyor olmam. En son küçükken Schumacher'in adını yazmayı öğrendiğimde bu duyguyu yaşamıştım.

En iyi hoca: Fatih Terim
Hiddink başarılarına bir yenisini eklemiş olabilir ama Terim'in yedeklerinin performansı onun seçilmesini sağlıyor. Turnuvanın gerçek mucize adamı demişler.

En eğlenceli takım: Hollanda
Doğru söze ne denir?

En büyük hayal kırıklığı : C.Ronaldo
Tüm sezon boyunca müthiş bir performans sergileyen Ronaldo'nun Euro 2008 performansı İngilizleri tatmin etmemiş.

Transfer hedefleri:
En başa Arda'yı değil Kazım'ı koymuşlar ama bu seçim biraz taraflı gibi. Zaten İngiliz gazetelerinde yapılan yorumlarda Kazım'a bakış açıları sürekli orada bizden birisi var havasındaydı. Zikredilen diğer isimler Schweinsteiger, Sneijder, David Villa, David Silva, Capdevilla, Sionko, Polonya'nın kalecisi Boruc ve Zhirkov.

En iyi hakem: Lubos Michel
Hadi ordan..

En eğlenceli karar:
Manuel Gonzalez'in Avusturya-Almanya maçında iki hocayı da tribüne göndermesi. Bence Lubos Michel'in Rusya-Hollanda maçında geri aldığı kırmızı kart da komik olmuştu.

En iyi taraftar: İspanya
İsveçlilerin de etkileyici olduğunu söylüyorlar, bir taraftar grubu daha var övülen; Türkler. Türklerin gürültücü ve deli olduğunu düşünüyorlar. Eh fena değil.

En kötü taraftar: Polonya
Polonyalılar için demediklerini bırakmamışlar, zorba, içkici, terbiyesiz ve suça eğilimli olduklarını söylüyorlar, İngilizlere birşey mi yaptılar acaba, duymadım.

En iyi sevinç: Slaven Bilic
Bizim maçta golden sonra sahaya atlayan Bilic sevindiğine sevineceğine çoktan pişman oldu zaten.

En şık hocalar: Löw ve Terim
Bedenine yapışan beyaz gömleği, siyah kumaş pantolonu ve "emo" tarzı saçları ile İngilizleri etkilemiş Löw. Aynı tarza sahip, hafif göbeklisi olan Terim de ikinci sırayı almış. Rumen hoca Piturca hayal kırıklığı olmuş ki ben kendisini eşofmansız görmedim.

En büyük medya gafı:
Bunu ayrı yazacaktım ama yeri gelmiş ve belirtilmişken burada paylaşmış olayım. Bir İsviçre kanalı SF2, Almanya'nın Avusturya maçında milli marşlarını altyazı olarak geçiyormuş fakat geçtikleri altyazı Almanya'nın Hitler zamanında söylenen ve 63 yıldır yasaklı olan 'Deutschland Uber Alles' marşının sözleriymiş. Sonradan özür dilemiş İsviçreliler. Google aramasının kurbanı olmuşlar gibi geldi bana.

İtibar kaybeden isim olarak Raymond Domenech'i seçmişler ama Fransa'nın içler acısı hali için değil, Hollanda-Romanya maçı ile ilgili açıklamaları için. Hollanda'nın Romanya'ya karşı yedek takımla çıkıp, gruptan onların çıkacağına dair laflar etmiş Domenech ama malum kendi işini kendi görmeyi de beceremedi Fransa...

Bu arada Sergio Ramos'un kupa serenomisi ve sonrasında giydiği Puerta tişörtü turnuvanın en şık hareketiydi bana göre...

Euro 2008 Canlı Cenazeler


Euro 2008 en kötü 11 için tabii ki çok aday var ama bu listeye Avusturya'nın stoperlerinden birini eklemenin de bir anlamı yok. O yüzden bu takım daha çok beklentilerin altında kalan oyuncular listesi gibi birşey. Aslında bu durumda ilk aday C.Ronaldo olabilir ama çok da kötü bir turnuva geçirmediği için yırttı.
Nikopolidis, çok daha önceden yapmış olması gereken jübilesini bu turnuvanın sonuna bıraktı ve yine bazı yabancı spor kanallarında "Nikopolidis style" adı verilen hatalarını tekrarladı, Yunanistan milli takımı bu listeye komple dahil edilebilir aslında. Niko'nun rakipleri Cech ve Rüştü olabilir ama onların hatalarına rağmen artıları da yok değil.
Savunma hattında Abidal özellikle İtalya maçında Fransa'nın ipini çeken adam olduğu için bu güzide listede kendisine yer buldu ama onu alışkın olmadığı stoper mevkiinde oynatan Domenech de en az onun kadar suçlu. Domenech'i dahil edecek bir liste henüz bulamadım.
Kyrgiakos tel tel dökülen Yunanistan'dan takıma dahil olan şanslı isim, fahiş bir hata yapmamış olsa da en az birinin takıma alınması gerekiyordu.
Zambrotta Romanya maçında inanılmaz bir hata yaptı, turnuva boyunca da bu hatayı silebilecek ölçüde bir oyun sergileyemedi.
Ferreira da yerinin adamı olmadığı için şanssızlık yaşayan isimlerden biri ayrıca Ballack ve Schweinsteiger'e yaptığı refakatler de burada bulunmasının en önemli nedenleri.
Ljungberg yaptığı tercih hataları ve fiziksel olarak çok rahat anlaşılabilen düşmüşlüğü ile nerede o eski günler dedirtti.
Perrotta verilen şansları bir türlü değerlendiremedi. Üçlü hücum hattı gibi oynadıkları maçlarda daha çok kaçırdığı goller ile akıllarda kaldı.
Malouda yaptığı birkaç olumlu harekete rağmen Chelsea'de oynadığının yarısını bile oynamadı hele Hollanda maçında Kuyt'a vurdurduğu kafa akıllara zarar.
Euro 2008'den sonra milli takımı bıraktığını açıklayan Makelele sıkıcı oyun tarzını bile tam olarak yansıtamadı, olmasaydı da olurdu sanki.
Süper(!) Mario Gomez için herhangi bir açıklamaya gerek yok sanırım. Final maçında oyuna kurtarıcı olarak girmesi komik bir görüntüydü.
Benzema ise Euro 2008 bencillik ödülünün sahibi. Kalitesinden beklenmeyecek derecede bilinçsiz bir oyun sergiledi. Forvet hattına Henry ve Mutu da eklenebilir. Gol atamayan Toni'nin ise genel olarak çok kötü bir turnuva geçirdiğini düşünmüyorum.

Euro 2008 En iyi 11

Adil bir dağılım yapmak istedim yoksa İspanya'dan kafadan 8 oyuncu en iyi 11e girmeyi hak ediyor.
Buffon yerine Casillas olabilir ama İspanya'nın takım savunması sayesinde kendisine çok az top geldi ve çok fazla iş düşmedi ona, o yüzden en azından Romanya maçının hatırına tercihim Buffon.
Solda Van Bronckhorst Rusya maçı dışında hem savunmada ama özellikle hücumda müthişti.
Sağda Sergio Ramos alternatifi yok.
Göbekte çılgın hippi Puyol yine savaşçı karakterini çıkardı gözler önüne, turnuva boyunca sadece 1 gol yiyen Hırvatların savunmadaki en önemli ismi Simunic'ti.
Orta saha için çok alternatif var ama parlayanlar Hamit, Arshavin, Sneijder, İspanya'dan ise Senna, Silva, Iniesta, Fabregas, Xavi arasından tercihim Xavi.
Hücumda da dikkat çeken isimler oldukları için tercihlerim Villa ve Pavlyuchenko. Onları Torres, Nihat, Semih ve Podolski zorlayabilir.

Bu da çeşitli istatistikler göz önüne alınarak ortaya çıkan UEFA'nın resmi istatiktiçisi Castrol'un en iyi 11i. 4-3-3 te Semih de kadroya dahil olduğu için torpil yaptım.

VIVA ESPANA!

Çoğumuzun beklediği üzere şampiyon İspanya oldu. Başta orta sahaları olmak üzere müthiş bir oyuncu grubuna sahipler ve turnuva boyunca da kalitelerinin hakkını verdiler. İspanya müthiş bir pas trafiği ile Almanların atak bile yapmalarına izin vermedi. Almanya doğru düzgün futbol oynamadan geldiği finalde de final maçının kalitesine yakışmayan bir takım izlenimi verdi. İşin garibi Almanya'nın finale kadar hiçbir maçının uzatmaya bile gitmemiş olması. Maçın geneli İspanyolların topa sahip olmaları ile geçti gibi geldi ama maç istatistiklerine baktığımızda İspanya'nın topa sahip olma oranı %49. Özellikle maçın son bölümünde Almanya'ya top bile göstermediler. İspanyol savunması neredeyse hatasız bir oyun çıkardı. Maçın ilk dakikalarında Ramos ve Puyol arasındaki anlaşmazlığı Klose değerlendiremedi, bir daha da böyle basit bir pozisyon bulamadı Almanlar. Alman savunması ise özellikle golden sonra Torres karşısında çok zorlandı. Bütün maç boyunca ise gol anında Lahm'ın yaptığı hata dışında anormal bir hataları yoktu. Lahm ise yaptığı hatanın bedelini devre arasında oyundan alınarak ödedi. Orta sahaları karşılaştırmak bile anlamsız, İspanyollar resmen ezici bir üstünlük sağladılar, Fabregas, Xavi, Iniesta, Silva ve Senna'lı orta saha sabaha kadar top çevirse Almanların topu alacak hali yoktu. Klose neredeyse yok gibiydi, oyuna sonradan giren Kuranyi ve Gomez de topu oraya getirecek oyuncu olmadığı için varlık gösteremediler.

Sonuç olarak İspanya hak ettiği kupayı söke söke aldı. 2010 elemeleri için bir numaralı rakibimiz konumundalar. Ben İspanyolların bize karşı Almanya veya diğer rakiplerine oynadıkları gibi rahat bir maç çıkaracaklarına inanmıyorum. Bizim oynadığımız maçlar daha çok İtalya tadında olacaktır. Umarım en azından birini galibiyetle kapamayı başarırız..

27 Haziran 2008

Bak koçum akıllı ol

Ronaldo şımarık çocuklar gibi banane ya Madrid'e gidicem diye tutturmaya devam ediyor. Sir bir yandan "nah gidersin" havasında, tabii ki küstürmeden, okşayaraktan. Real Madrid yöneticileri ve medyası napsak netsek diye yapmadıklarını bırakmadılar. Son olarak Ronaldo'nun İspanyol sevgilisi Nereida Gallardo'dan medet umma gayretindeler ki bence pek gerek yok çünkü Ronaldo zaten kalben Madrid tarafında olduğunu söyledi, fazladan muamelenin pek anlamı yok gibi (ya da belki vardır pis günahları boyunlarına).
Mevzunun son müdahili deli adam, çılgın Fransız, Manchester efsanelerinden Eric Cantona. Biraz da reklamlar ile elde ettiği karizmatik mösyö imajını kullanarak konu ile ilgili görüşlerini söylemiş. Onun tipine uygun bir jargon ile yazar isek şöyle demiş "cool" adam;

"Nasıl bir tip olduğunu bilmiyorum. Neden ayrılmak istediğini de bilemiyeceğim. İyi nedenleri olabilir. Genç oğlan, belki yeni bir heyecan arıyor da olabilir, mümkündür ama eğer nedensiz yere ya da bunların dışında bir nedenden dolayı ayrılacaksa.....yanlış yapar. O Dünya'nın en iyi takımlarından birinde oynayan Dünya'nın en iyi oyuncusu, bir sanatçı (artist demiş)"

Hala ayrılma niyetinde ise tekrar düşünmeli, yoksa karanlık bir Madrid akşamında yukarıdaki sıfatla karşılaşabilir Allah muhafaza.

Ajax mantığı

Henrique Adriano Buss, 1.85 boyunda, 21 yaşındaki Brezilyalı stoper Palmeiras'ta oynuyor. Birkaç ay önce İsveç ile oynanan hazırlık maçında ilk defa milli oldu. Barcelona'nın peşinde olduğunu duymuştuk, şutladıkları Edmilson'un yerini onunla dolduracakları söyleniyordu. Fiorentina da kendisi ile ilgileniyor(muş). Onlar ilgilenedursunlar Ajax 8 milyon Euroluk teklifi yapmış bile ama Palmeiras en az 10 milyon demiş. Barça almaya kararlı ise alacaktır ki malumunuz Brezilyalılar için de Avrupa'da ilk tercih edilen takımlardan biri belki de birincisi Barça. Ajax ise yeni bir keşif yapmış olmanın heyecanı ile pazarlığı kızıştırabilir, ellerini çabuk tutma gayretindeler. Bonservis ücreti biraz daha yükselse ne olacak ki nasıl olsa birkaç yıl içinde en az 20 milyon Euro bedelle büyük bir takıma satarlar. Transferin gerçekleşmesi halinde Palmeiras için de karlı bir satış ve önemli bir transfer başarısı olacak. Henrique'yi Coritiba'dan bu yılın başında 2.4 milyon Euro karşılığında almışlar. Onlar için de sorun değil, gelecek para ile beş tane daha Henrique buluverirler hatta belki hazır bekliyordur yeni transferler.

Değiştirme:29.06.2008
Barça almak istedi ve aldı. Palmeiras'a ödenen bonservis bedelinin 10 milyon euronun altında olmadığı söyleniyor. Bakalım Henrique, Puyol ve Marquez'li savunmayı zorlayabilecek mi?

Önce Güneş sonra Eriş

Ceyhun Eriş, Sergen Yalçın'ın bir alt versiyonu. Müthiş bir teknik bir o kadar da profesyonellikten uzak bir karakter. Fenerbahçe'de oynadığı dönemde Eurosport tarafından tüm Avrupa liglerinde haftanın golü seçilen bir gol sahibidir kendisi. Oradan ayrıldıktan sonra çok gezdi, Trabzonspor'da Ersun Yanal vetosu yedikten sonra Konyaspor'da geçirdi geçen sezonu, sonuç yine aynı, "beklenen"i veremeyen bir Ceyhun portresi.

Milliyet'in haberine göre Şenol Güneş'in çalıştırdığı FC Seul kulübü ile 1+1 yıllığına anlaşmış. Şenol Güneş 2002 anılarını mı yaşamak için orada yoksa duygusal nedenlerden dolayı mı? Onu da anlamış değilim. Konu ile ilgili herhangi bir röportajını hatırlamıyorum ama ne yapsa yaranamayan adamlardan olan Şenol hoca gözden uzak gönülden uzak olmayı da tercih etmiş olabilir. Bu arada 2008 yılındaki bu başarıdan sonra 2004 play-off maçı geldi yine aklıma. Acaba Letonya'ya saçma sapan bir şekilde elenmeseydik neler olabilirdi?
Ceyhun da futbolunun sonbaharında uzaklara gitmeyi tercih etti, muhtemelen bir daha haber alamayacağız kendisinden, belki de böylesi daha hayırlı olacak.
Mehmet Yılmaz'ın yeni takımı da Ankaragücü oldu. Fransızların "Yeni Zidane" takıntısı gibi bizde de "Yeni Hakan Şükür" takıntısı mevcut malumunuz ama henüz yaklaşabilen bile olmadı. Ersen Martin'in futbolunu oldum olası beğenmem, Umut Bulut uzun boylu, o kadar. Mehmet Yılmaz bu konuda en güvendiğim isimlerden biriydi ama o da beklenen patlamayı yapamayan futbolculardan biri olarak yedi yıllarını. Orta sahadan iyi beslenirse bu yıl iyi işler yapar belki, ya da ben Milli Takım adına öyle umuyorum. Semih'in boyu bir 10 cm daha uzun olsaydı ne olurdu sanki? Allah verdi mi herşeyi vermiyor işte.

26 Haziran 2008

Mi Chico Latino

İspanya yağmur, Arshavin, Pavlyuchenko, Hiddink dinlemedi. Hollanda'yı duman eden Rusya'ya grup maçındaki tarifeden uyguladılar yine. İlk yarı gayet sıkıcı geçti, ikinci yarı golden sonra İspanya kontra-ataklarını izledik ama işin garibi rakip kaleye çok adamla giden Rusya pozisyona bile giremedi. Arshavin, Ballack tadındaydı. Yarı final maçı gibi değildi sanki.

Finalde bu İspanya'nın Almanya'yı yenmesi gerek, tabi Almanya yine kaleyi bulan şut sayısını gol sayısına eşitlerse bilemem.
Bu arada Erdoğan Arıkan'ın 21 yaşındaki Senna'sından sonra Ömer Üründül'ün genç ve tecrübesiz Pavlyuchenko'sunu duyduk. Baby face oğlan 27 yaşında maalesef...

Bu kez gerçek bir "Şerefli Mağlubiyet"


Olmadı...

Yedek kadronun aslında yedek olmadığından biz çok emindik ki Uğur Boral ve Ayhan yüzümüzü kara çıkartmadı, müthiş bir oyun sergilediler. Bu kez biz daha iyiydik, bu kez biz son dakikada yıkıldık.

Aceto'nun yazısına yaptığım yorumda da aynı şeyi söyledim, insan annesinin babasının öleceğini düşünmez, buna inanamaz, ben de bu turnuvayı İsviçre maçından itibaren bu şekilde izledim, sanki hiç elenmeyecekmişiz gibi geliyordu. Futbol hayatın aynasıdır derler ya, benim bildiğim, gördüğüm, tecrübe ettiğim de mucizeler başladı mı devamı gelir şeklindeydi ama öyle değilmiş..

İstatistikler herşeyi anlatıyor aslında fazla söze gerek yok. Kaleyi bulan "3" şutu var Almanya'nın ve üçü de gol oldu ama Rüştü'ye de sövesim yok...

Teknik, taktik, Terim'in istifası vs. sabaha kadar yazabiliriz ama herkesin hem fikir olduğuna inandığım tek bir konu var, o da başta Fatih Terim ve ekibi olmak üzere, masöründen malzemecisine kadar emeği geçen herkesin elinden, alnından öpülmesi gerektiği.

Ahmet Altan bir yazısında mutluluğu "Ölümü unuttuğunuz an" olarak tanımlar. Biz bu takımla üzülmeyi de unuttuk, bu nasıl bir bağlılık, nasıl bir tutkudur? Umrumda değil...

NTV Spor'da görmüş olduğum bir görüntü var. Almanlar gibi İspanyollar da bizi çantada keklik görüyor olacaklar ki gol attığımızda bizim gibi havalara sıçrayarak sevinç gösterilerinde bulunmuşlar kamplarında. Birincisi şimdi Rusya'nın bir sürpriz yapmasını can-ı gönülden iki kat daha fazla istiyorum, ikincisi de canımı çok sıkan bu görüntüyü bir daha tekrarlayamayacaklarını kendilerine hatırlatma fırsatımız var 2010 elemelerinde (Bu arada bu görüntüyü Fabregas Türklere sempati duyuyor ya da çok daha beteri Ercan Taner gibi Aragones Fenerbahçe ile anlaştığı için destekliyorlar tarzında yorumlayanları fazla saf bulduğumu belirtmek isterim).

Son sözleri tarafsız gözler söylesin;

"Congratulations to Turkey for a fantastic show" Löw

"Germany advance but Turkey had won the hearts of the neutral" David Hytner-Guardian

"Lahm soon rendered the moment irrelevant, but Turkey’s immense contribution to the tournament will not be forgotten. In their own way, they gave even more than Greece, the underdogs who won in 2004" Martin Samuel-Times

25 Haziran 2008

Dream Team

Pekin'de düzenlenecek 2008 Olimpiyat Oyunları'na katılacak ABD Basketbol Takımı açıklandı. Kadro çok sağlam ama ne zaman bir ABD Basketbol Takımı açıklansa aklıma 1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları'na katılan ve adının hakkını veren "Dream Team" gelir. İlk beşe bakar mısınız? Ewing(en iyi zamanları tabi), Postacı Karl Malone, Charles Barkley, Magic Johnson ve Ekselansları Michael "Air" Jordan...Var mı üstüne takım ya da olur mu? Hiç sanmıyorum. 2008 kadrosu da gayet iyi ama hakkını verelim.
2008 ABD Basketbol Takımı :

Carmelo Anthony (F) Denver Nuggets
Carlos Boozer (F) Utah Jazz
Chris Bosh (F) Toronto Raptors
Kobe Bryant (F) Los Angeles Lakers
Dwight Howard (F,C) Orlando Magic
LeBron James (F) Cleveland Cavaliers
Jason Kidd (G) Dallas Mavericks
Chris Paul (G) New Orleans Hornets
Tayshaun Prince (F) Detroit Pistons
Michael Redd (G) Milwaukee Bucks
Dwyane Wade (G) Miami Heat
Deron Williams (G) Utah Jazz

İçimdeki Hiddink aşkı bambaşka


Koreliler Hiddink'in unutmamış. Adana'da Fatih Terim Lisesi'nden sonra Fatih Terim kebabı görürsek şaşırmayalım.

24 Haziran 2008

Yüzünü güneşe dönen insan gölge görmez‏!

Daha bitmedik!
Elde, avuçta 14 oyuncu kaldı. Olmayan isimler de sıradan isimler değil. Hakem atamaları, 1996 finalinde Almanya için bozulan turnuvaya yeni oyuncu dahil etme kuralının bize tanınmaması, gösterilen ucuz sarı kartlar, mucizevi bir şekilde yarı finale kalmamızı engelleyemedi.
Bu garip hikaye burada da son bulabilir ama devam ederse de geldiğimiz süreç düşünüldüğünde çok şaşırtıcı olmaz.
Resim durumumuza çok benzer. İçten içe eridik ama üst yapı sağlam, bakalım kalan bu bölüm sert bir çarpışma daha kaldırabilecek mi?
Yine de iyimser olmamamız için hiçbir neden yok. Hamit'in dediği gibi "Kaybedecek neyimiz var ki?"

Mr.Rosetti sarı kartlarınız fantastico!

Yarı final ve final maçlarını yönetecek hakemler açıklandı. Son dakika golü ile elediğimiz İsviçre'nin turnuvada görev yapan ismi Massimo Busacca Almanya ile oynayacağımız yarı final maçında görev yapacak. Turu geçmemiz halinde karşımıza yine tanıdık bir isim Hırvatistan maçının ucuz kartçı hakemi İtalyan Roberto Rosetti çıkacak. Finale kalamayan İtalyanlara yapılmış bir jest olarak da düşünebiliriz bu atamayı. Turnuvanın en başında özellikle İsviçre maçına Lubos Michel'in atanması ile ilgili olumsuz bir düşüncem yoktu ama gelişen süreçte gördük ki Michel, Fröjdfeldt ve Rosetti kart çıkarma konusunda bize karşı anormal cömert davrandılar. Bu kartlar Almanya maçımıza 14 kişi çıkacak olmamız sonucuna kadar geldi. Maç içindeki kararlarının çok eleştirilecek bir yanı yok ama sadece kartlar bile kısa sürecek ve dengelerin birbirine çok yakın olduğu bu turnuvada şartların aleyhimize gelişmesini sağlayacak derecede önemli. İngiliz Howard Webb ve Avusturyalı Konrad Plautz da adaylar arasındaydı ama her nedense tercih edilmediler. Finali yönetecek ismin şimdiden açıklanması, Alman Herbert Fandel ve İspanyol Manuel Mejuto González'in otomatikman devre dışı bırakılmış olması da olası bir Almanya-İspanya finalinin beklendiğine dair mide bulandırıcı başka bir detay.
Umarım komplo teorilerimiz bizim beynimizde kalır, maçtan sonra utanmak beni çok mutlu edecek...

Katar Dünya Karması

Bahsi geçti devam edelim. Katar ile ilgili bir başka ilginç durum da milli takımları ile ilgili. Katar Milli Futbol Takımı devşirme oyuncularının çokluğu ile ilgi çekiyor. Maddi kaynaklarının neredeyse sınırsız olduğu düşünülürse yakın zamanda Katar Milli Takımını Dünya Kupaları'nda üst turları zorlayan bir takım olarak görmemiz şaşırtıcı olmaz. Katar Milli Takımı'nın şu anda kadrosunda bulunan devşirme oyuncular şu şekilde;

Uruguay: Sebastien Quintana
Brezilya: Marcio Emerson, Fabio Cesar, Marconi
Senegal: Mohammed Saqr, Abdulla Koni
Sudan: Magid Mohammed, Majdi Siddiq, Qasem Burhan, Waleed Muhiyideen, Mugib Hamid, Mirghani Babiker
Mısır: Yasser Hussain
Fas: Jawad Ahnash
Gana: Anas Mubarak
Bir uzak doğu ülkesi Singapur da aynı durumda onların devşirmeleri de şöyle;
İngiltere: Daniel Bennett, John Wilkinson
Nijerya: Precious Emuejeraye, Itimi Dickson, Agu Casmir
Çin: Shi Jiayi, Qiu Li
Bosna: Aleksandar DuricMali: Bah Mahmadou
Brezilya: Egmar GoncalvesSerbia: Mustafic Fahrudin
Hırvatistan: Mirko Grabovac
Katar, Dubai'de oynanan son maçta Irak'ı Sayd Ali Bechir'in 76.dakikada attığı golle 1-0 yenmeyi başardı ve 2010 Dünya Kupası Asya elemelerinde son 10 takım arasında girdi. Irak iç saha maçlarını Bağdat'ta oynayamadığı için BAE tercih edildi.
Asya elemeleri ile ilgili bir başka garip durum da 1.grupta yer alan ve 2002 yılında gün geçtikçe gelişme göstereceğine inanılan Çin Milli Takımının grubu son sırada tamamlamış olması. 10 puan toplayan Avustralya ve Katar bu gruptan bir üst turdaki gruplara kalifiye oldular. 7 puanlı Irak ve 6 puanlı Çin'in Dünya Kupası umutları 2014'e kaldı. Katar Dünya Kupası'na katılmayı başarabilirse ilginç bir takım izleyeceğimiz kesin.


Koller de modaya uydu

Jan Koller de Rusya yolunu tutan futbolcular kervanına katıldı. İngiltere ve Avusturya'dan hatta doğrulanmamakla birlikte Türkiye'den de teklifler alan Çek oyuncu çok büyük bir ihtimalle duygusal nedenlerden dolayı Rus ligini tercih etti ve Krylya Sovetov takımıyla anlaşmaya vardı. Doğalgaz zengini Ruslar liglerini miyadı yavaş yavaş dolmakta olan oyuncular ile doldurmaya devam ediyorlar. Bizim oyuncularımız ve Güney Amerikalılar bu konuda istisna sayılabilir, son olarak yine doğrulanmamakla birlikte Rubin Kazan'ın Arda için 20 milyon dolar teklif ettiği söylentisi de bu durumu doğrular nitelikte. Koller'in tercihinde Krylya Sovetov 'da oynayan Çek oyuncu Jiri Jarosik 'in de etkili olduğu söyleniyor.

Rus liginin gelecekte nelere gebe olduğu gerçekten meraklandırıyor insanı. Arshavin gibi geç keşfedilmiş Rus yeteneklerin de yer aldığı Rus ligi takımların çoğunun ciddi maddi kaynaklara sahip olması ve Dick Advoocat gibi işinin ehli teknik direktörler ile Avrupa'da da söz sahibi olacak gibi görünüyor. Son dönemde şimdiden iki tane UEFA Kupaları var, sıra Şampiyonlar Ligi kupasında ama Chelsea'nin başındaki Abramovic'in de parasının hesabı olmayan bir Rus olduğu düşünülürse bu kupa için biraz daha çalışma ve şansa ihtiyaçları olduğu açık.

Dünya'da futbol kulüpleri ve milli takımlar anlamında maddi gücü ile bir yerlere gelmeye çalışan ülkelerin sayıları ciddi şekilde artmaya başladı. Gerek geçmişteki spor kültürleri gerekse Avrupa'ya en yakın coğrafi konumda bulunmaları hatta UEFA'ya üye bir ülke olmaları nedeniyle Ruslar en ilgi çeken ülke olarak göze çarpıyor. Bunun yanında David Beckham gibi söz sahibi oyuncuların ABD-MSL Ligine transferleri, geçmişte Desailly, De Boer kardeşler, Batistuta, Hierro, şimdilerde Ricardinho, Ailton gibi oyuncuların Katar'a transferleri de ilgi çeken olaylar arasında. Japonya bu tip çalışmalara daha önce başlamıştı ama bugünlerde çok dikkat çekici gelişmeler yok uzak doğuda.

23 Haziran 2008

Beni hatırladın mı?

En son 1984 Avrupa Şampiyonasında yarı final görmüştü İspanyollar. O yıl yarı finalde penaltılarla Danimarka'yı elemiş finalde Platinili Fransa'ya 2-0 mağlup olmuşlardı. Yıllar süren kupa hasretlerini dindirebilmek için çok büyük bir fırsat var artık ellerinde. Her turnuvaya favori başlayıp her seferinde hayal kırıklığına uğramak çok kötü bir duygu olsa gerek. Yarı finaldeki rakipleri Rusya'da grup maçında 4-1 yenildikleri maçın rövanşını almak için ellerini ovuşturmaya başladılar bile. Arshavinsiz oynadıkları maçta pek varlık gösterememişlerdi. İki takım adına farklı nedenlerden dolayı ortaya çıkan bu açlık maçın kıran kırana geçeceğinin de bir göstergesi.

İspanya-İtalya maçı kapanan İtalyanlara teknik İspanyolların gol atma çabası ve İtalyanların kontra atak girişimleri ile geçti kısaca. Ciddi pozisyonlar da yok değil. Özellikle Senna'nın füzesini Buffon'un elinden kaçırması maçın pozisyonu olabilir. "İtalyan balı" olmasa belki de turnuvadaki ikinci Cech olayına şahit olacaktık. Aragones Barcelona bazlı iki orta saha oyuncusunu da aynı anda oyundan aldı, Fabregas ve Cazorla ile yaptığı tazeleme hamlesi meyvelerini verdi ama golü bir türlü bulamadılar. Torres'i oyundan almak alışkanlık haline gelmiş Aragones için. Birşey yapmam gerek ama ne yapsam bilemedim diye düşündüğü anda ilk yaptığı hareket Torres'i oyundan almak. Açıkçası Torres de çok etkili bir maç çıkar(a)madı ama ne zaman ne yapacağı belli olan bir insan evladı da kesinlikle değil. Guiza da göğsü ile kontrol etmek yerine kucakladığı top dışında ondan fazlasını gerçekleştiremedi. İtalyanlar defans yapmayı bu maçla birlikte tekrar hatırladılar ama penaltı şansları bu sefer yardımcı olmadı. Çok eleştirilen ki Cannavaro-Nesta ile kıyaslandığında beş gömlek aşağıda kalan Chiellini-Panucci ikilisi bu maçı hatasız tamamlamayı başardılar. Girilen birkaç pozisyonu başta Toni olmak üzere yine cömertçe harcadılar. Toni'nin topu yükseltip Casillas'ı devre dışı bıraktığı, sonrasında Camoranesi'nin vuruşunun Casillas'ın ayak ucundan geri geldiği pozisyon İtalya adına maçın en ciddi pozisyonuydu. Di Natalie'nin yaptığı ortaya Grosso vurmaya hazırlanırken Toni'nin bir İspanyol savunma oyuncusu gibi müdahale ettiği top da hem komik hem de çok şanssız bir andı İtalyanlar için. Toni'nin Euro 2008 macerasını aşağıdaki fotoğraf özetliyor. Bu turnuvada resmen bir "Hakan Şükür sendromu" yaşadı. İnanılmaz sayıda pozisyona girdi ama hiçbirini gol yapmayı beceremedi.

Bu arada İspanyollar meşhur laneti de bozmuş oldular. Oyuncularını dinlendirmiş, grubunu 9 puanla lider tamamlamış, taraftar sayısı olarak üstün bir takım yarı finale yükselmiş oldu. Ayrıca üç şampiyon adayı barındıran ölüm grubundan yarı finale hiçbirinin kalamamış olması da şaşırtıcı.

Artık yarı finalleri bekliyoruz. Maçların çok zor geçeceğine şüphe yok. Oluşan tablo iki favori ve iki plase şeklinde. İki maçtan da plaselerin gelmesi biraz zor gibi görünüyor. Atacak kurşunu azalan Milli Takımımızın sürprizi gerçekleştiren taraf olması muhteşem olur, zor ama imkansız değil. Zaten "imkansız" diye bir kelime olmadığını da bu turnuva öğretmedi mi bizlere? "Impossible is nothing"miş, valla doğruymuş.

Bir mucize daha istesek çok mu olmuş oluruz? Gönül son iki tane daha istiyor ama biriyle yetinmek ya da olanla yetinmek gerekirse de çok üzüleceğimiz söylenemez.

22 Haziran 2008

Chelsea Evrimi


Chelsea hocalarının Vialli'den başlayarak izlediği süreç. Tabi bu süreç zaman periyoduna göre sıralandığı için resim yukarıdaki gibi oluşmuş. Yoksa Mourinho'nun evrim geçirip Avram Grant haline geldiğini kimse düşünmüyordur herhalde.

Lanet

Dört yarı finalistten üçü belli oldu, bu üç yarı finalistin ortak özellikleri var, bu durumdan yola çıkarak son maç için bir tahmin yapmamız da mümkün. Durum hayır-şer ekseni ile de ilgili biraz aslında. Hangisi lanetli olan bilemedim ama elenenler aşağıdakilerden en az birine sahip oldukları için pişman olmuş durumdalar.


1. Elenen üç takım da grubunu lider tamamlamıştı.

2. Elenen üç takımın da taraftar sayıları rakiplerinden daha fazlaydı.

3. Elenen üç takım da maça favori olarak çıkmışlardı.


4. Turu geçen üç takım da hem eleme hem de Euro 2008 gruplarından grup ikincisi olarak geldiler.

5. Turu geçen takımlardan Türkiye eleme gruplarında Almanya'yı yenen Çek Cumhuriyetini ve turnuva grubunda Almanya'yı yenen Hırvatistan'ı saf dışı bırakmış oldu. Almanya ise ilk maçımızda yenildiğimiz Portekiz'i evine yolladı.


İspanya-İtalya maçı ile bilgilendirmeden başka bir anlam ifade etmeyen bu genellemeleri çoğaltmamız mümkün olacaktır. Bu gerçeklerden yola çıkarak yarı finale yakın olan takımın İtalya olduğu söylenebilir ama turnuva performansına ve oyuncu eksiklerine baktığımızda favori İspanya. Bakalım bu iki büyük yumurtadan hangisi kırılacak?

Havada kanyak kokusu var

Hırvatistan'ın kıyağı ile finallere gelebilmişti Rusya. Bizim maçta son penaltıyı kaçıran Petric Wembley'de İngilizlere durumu 2-3 yapan golü attığında aynı zamanda Ruslara da hadi siz de gelin kıyağımız olsun müjdesini veriyordu. Dünya markası İngiltere evde kaldığında hem Hırvatistan'ın hem de Rusya'nın çeyrek finali görebileceğini tahmin etmemiştir herhalde. Hele Rusya'nın yarı finale kalabileceğini bizler gibi onların da tahmin etmediklerine eminim. İlk iki maçta bekleneni veremeyen Ruslar, ördek bakışlı büyük yetenek Arshavin'in kadroya girmesiyle bambaşka bir hava yakaladılar. Sanki tek eksik oydu, yapboz tamamlandı ve Hollanda gibi kupanın bir numaralı favorisi olarak gösterilen takımı bile eze eze yenmeyi başardılar. "Rus" Hiddink kendi ülkesi olan rakip takımı avucunun içi gibi biliyor olmasının avantajını müthiş kullandı. Sahadaki ekip de Hiddink'in taktiğini tahtada yazdığı gibi uygulayınca ortaya turnuvanın en büyük sürprizlerinden biri olarak kabul edebileceğimiz bu sonuç çıktı. Öyle ayrıntılı bir taktik izledik ki Rusya adına stoper Kolodin'in 35-40 metre mesafeden denediği şutlar, her kornerde o bölgede yer alması hatta nadiren ileri çıkışlarında ilk seçeneğinin uzaktan şut olması, bir kadrodan nasıl verim alınır sorusunun yanıtı oldu sahada.

Aynı taktik zekayı eskinin büyük golcüsü, bugünün karizmatik adamı Van Basten'den göremedik. Daha 60. dakikada 3 oyuncu değiştirme hakkını kullandı. Bunlardan biri geçtiğimiz hafta içinde yeni doğan bebeğini kaybetmiş ve maç içinde sarı kart görmüş olan Boulahrouz du. Bu tercih biraz mecburiyet ama daha devre arasında Kuyt'ı çıkarmış olması Van Basten'in hamle şansını kendi kendine ortadan kaldırmış oldu. Özellikle uzatma bölümlerinde Hollanda'nın fizik güç olarak Rusya'ya direnememiş olması sonlarını hazırlayan en önemli faktörlerden biri idi.
Gerçekten inanılır gibi değil. Son Dünya Kupası'nın iki finalisti Fransa ve İtalya'yı gerçekten takdir edilecek bir oyunla yenen Hollanda'nın bu kadar kötü bir performans sergileyeceğine gözlerimle görmeden inanmazdım. O maçlarda erken dakikalarda öne geçen Hollanda kontrollü bir oyun sergilemiş ve bulduğu kontra atak fırsatlarını kusursuz değerlendirmişti. Hal böyle olunca rakip forvetler ile bire bir kalmayan Hollanda savunma göbeğinin ne durumda olduğuna dair bir fikir edinemedik. Bugün gördük ki biz nasıl Alpay-Bülent gibi stoperlerimizi arıyorsak Hollanda da Jaap Stam gibi önemli savunma oyuncularını o derecede arıyor. Hücum ve orta saha oyuncuları onların zaaflarını amorti ediyor olsalar da skor avantajını yakalamadıkları zaman "Yunan kalakalması" dediğimiz dertten onlar da muzdarip oluyorlar. Ruslar artık yarı finaldeki rakiplerini bekliyorlar. İspanya ile Arshavinsiz oynadıkları maçtan kalan bir hesapları var, İtalyanlar çok ballıdır -belki bizden bile daha ballılar- yarı finale kalıp Rusları da evlerine yollayabilirler ama emin olduğum birşey var ki bu turnuva izlemeye değer maçları ve hak ederek kazanan takımların sürprizleri ile Euro 2004 ü çoktan gölgede bırakmış durumda.
Sürprizlerin devam etmesi dileğiyle...

21 Haziran 2008

Sen de mi Brütüs?

Yaşadığımız muhteşem gecenin ardından kısmen de olsa soğuduk.

Tüm Dünyadaki futbolseverlerin 50 yıl sonra bile eşlerine, dostlarına, çocuklarına anlatacakları bir maç oynandı dün akşam. Oyun kalitesi olarak çok üst düzeye çıkamadık yine, çok az pozisyonumuz oldu ve sonuncusunu Semih değerlendirdi, hem de topu doksana vurarak. Yaptığımız maçları şu şekilde oynadık bu şekilde oynadık demek gerçekten zor ve şu dakikadan sonra da anlamsız. Dün akşam anladığımız şu oldu ki ya çok iyi hücum ediyoruz ya da çok iyi savunma yapıyoruz. Hırvatlar birçok pozisyona girdiler ama girdikleri pozisyonlara baktığımızda ya kişisel hatalar ya da kanat oyuncularının bizim kanat oyuncularımızdan daha süratli olmasından kaynaklandığını gördük ki mevcut oyuncularımız ile bu sorunu aşma şansımız yok. Onca hatasına rağmen Gökhan Zan belki de Milli Takım kariyerinin en başarılı maçlarından birini oynadı. Orta sahanın göbeğindeki oyuncularımız başta Mehmet Topal, Hamit ve Tuncay olmak üzere tüm yardıma gelenler ile birlikte inanılmaz bir gayret gösterdiler. Çalım yiyen oyuncumuza hemen bir başkası yardım etti Hırvatlar diğeri ile uğraşırken çalımı yiyen oyuncu tekrar müdahalesini yaptı, her zaman kalabalıktı orta sahamız, gerçi Modric birkaç tehlikeli top çıkarmayı başardı o bölgeden ama bundan fazlasını da yapamazdık. Sözün özü Terim şu an elde bulunan kadrodan posasına kadar faydalanıyor, bundan iyisi olur mu? Onu da Almanya maçında göreceğiz, hava topları sorununa çözüm bulabilirsek yine heyecan dolu bir maç bizleri bekliyor olacak. Daha fazla heyecanı kalbimiz kaldırır mı onu da bilemiyorum.

Almanya maçı öncesi şahsen benim en çok üzüldüğüm ve endişe duymama neden olan Nihat'ın turnuvayı kapattığı haberi geldi. Hırvatistan maçında yalnız kaldı oyunda yok gibiydi ama varlığı bile bu genç kadro için çok değerli. Onun yokluğunu hissettirmeyecek bir oyuncumuz yok ama Semih'in nasıl bir seziye sahip olduğunu biliyoruz, aynı özellikler de olmasa da gözümüzü arkada bırakmayacak en azından. Eğer Terim Nihat tarzı bir oyuncu tercih edecekse de Mevlüt oynayacaktır. Portekiz maçından sonra forma görmeyen Mevlüt çok süratli ve daha önemlisi takımda az sayıdaki dinç oyuncudan biri.

En az bunun kadar önemli bir sorunumuz da havaya suya kart çıkaran adam Rosetti'nin Emre Aşık, Tuncay ve Arda'ya sarı kart göstermiş olması. Emre'nin gördüğü kart kabul edilebilir ama diğerlerini anlamak mümkün değil. Hırvatların hemen hemen aynı pozisyonlarına faul bile çalmazken kilit iki oyuncumuza bu kartları çıkarmış olmasının iyi niyetli bir hareket olduğunu düşünemiyorum. Arda ve Tuncay yerine en azından dinç kalmayı başarmış Gökdeniz ve Ayhan var, hatta Aurelio dönüyor, yine Ayhan yedek kalacak gibi görünüyor. Asıl sorun savunmada. Şimdi ikinci stoper için iki aday var. Ya Hakan Balta stopere geçip Uğur Boral sol bek olacak ya da belki Mehmet Topal stoper olup orta sahaya Ayhan gelecek.

Her ne olursa olsun Milli Takım elinden geleni ardına koymuyor. Teknik olarak açıklamak mümkün olmasa da inanılmaz bir fizik güç, inanılmaz bir hırs ve biraz da şans ile Dünya futbol tarihine geçecek, hocaların alt yapılardaki gençlere "asla vazgeçmeyin" mesajlarını uygulamalı olarak öğretmek için izletecekleri, tüm Dünyanın bizden söz etmesini sağlayan maçlar çıkartıyorlar. Kupayı almazsak tadı damağımızda kalacak ama bu kadarını bile beklemediğimiz için belki bir yerde yetinmeyi bilmemiz gerekebilir.

Yaşananlar, izleyenler, kapaklar!

Bu sonuç bu harekete yılın kapağı!

2 dakika sevinirseniz maç 2 dakika uzar İŞTE SONUÇ!

Sessizlik!

Önce tecrübe konuşur!

............

..........

İzleyenler


Related Posts with Thumbnails