18 Şubat 2010

Ben Sana Kaleci Olamazsın Demedim

Bir dönem Kocaelispor forması da giymiş bir isim Samsunspor kalecisi Ahmet Şahin.
En baştan belirteyim biraz duygusal davranıyor olabilirim. Sonuçta burası Samsunspor'un soyunma odası ve daha önemlisi galip gelmiş bir takımın soyunma odası. Aynı tepkiyi aynı şekilde bizim futbolcularımızdan birisi vermiş olsa belki bu kadar hassas davranmayabilirdim ama hem ukala tavrı, hem ettiği küfür hem yine eski futbolcularımızdan olan Ersin'in bilinçli ve insani tavrını hiçe sayıyor oluşu çok üzücü, en azından benim futbol hatta hayat anlayışıma kesinlikle ters.
Maçtan sonra Samsunspor soyunma odasında çekilen bir video bu. Ersin soyunma odasına, sevinmekte olan Samsunsporlu oyuncuların yanına gidiyor. İçeri girdiğinde "Beyler, adamlar küme düştü, ağlıyorlar, ayıp" diyor ve arkadaşlarına biraz daha sakin olmalarını salık veriyor. Buna karşılık Ahmet'in söyledikleri çok belirgin zaten yazıya dökmeye gerek yok.

Bu duruma paralel iki örnek daha verelim. İlkini Borges'te gördüm. Ribery gol attıkları Drobny'yi teselli ediyor. Saha içinde bile madalyonun diğer yüzünü unutmuyor.

Bir diğeri ise 2002 Dünya Basketbol Şampiyonası'ndan bir görüntü. Bu maçı canlı izlemiştim ve o günden beri aklımdan çıkmayan bir olaydır. Geçmişten gelen gelenekleri gereği önüne geleni açık farklarla yenmesi beklenen ABD Basketbol Takımı Yugoslavya'ya mağlup oluyor. Maçın bitmesiyle birlikte Yugoslavlar havalara uçuyorlar ve tribünlerle birlikte sevinç yumağı halindeler. Kameralar bu coşku anından kesitler yakalamaya çalışırken, gözler salonda üzgün bir Amerikalıya odaklanıyor. Maç biter bitmez diğer arkadaşları gibi soyunma odasına kaçmayan Reggie Miller vakur bir halde Yugoslavların sevinmesini bekliyor. Bir süre bekledikten sonra ise gidip teker teker hepsinin elini sıkıyor, tebrik ediyor.
Olgunluk, tecrübe, insanlık, anlayış..ne dersek diyelim ama sanırım empati denen olgunun ne kadar önemli olduğunun en büyük göstergelerinden biri olarak tarihe geçiyor bu hareket.

Son söz Ahmet Şahin'e. Biz sana kaleci olamazsın dememiştik, yanlış anlamışsın.

Henry'nin Laneti


Yine İsveçli hakem Hansson'un yönettiği İrlanda-Fransa maçında topu elle alan isim kimdi? Henry!
Arsenal kimin eski takımı? Henry'nin!
Falcao'nun attığı gol gibi baraj kurulmasını beklemeden kim kullanırdı serbest vuruşları Arsenal'de iken? Henry!
Böyledir işte. Bir hata yaparsınız, öyle bir ah alırsınız ki ömür boyu bırakmaz peşinizi.
Golden sonra Üstad Wenger de fena bozuldu. Siz böyle goller atarken iyiydi ama.
Buna hakem faciası denemez tabii, takdir hakkı ya da hatta doğru karar denir ama bundan çok daha beteri Bayern-Fiorentina  maçında yaşandı. 2.golünü buz gibi ofsayttan atan Bayern en azından galip geldi ama İtalya'da işleri daha zor olabilir gibi görünüyor. Norveçli tombiş hakem Ovrebo yan hakemin gazabına uğradı.
Geceyle ilgili bir başka not da Arsenal kalecisi Fabianski. Şimdi ona bakıp bizim genç kalecilerimize daha mı anlayışlı davranmalı acaba? Kötü örnek olmaz ama en iyisi hepsine verip veriştirelim biz yine.

Porto 2-1 Arsenal
Bayern Münih 2-1 Fiorentina
 

16 Şubat 2010

Hocalamak


Biraz ara vermeyegörelim. Kulübün hoca değiştirme hızına yetişme şansımız yok. Son 3 yıldaki 8.hocamız Coşkun Demirbakan oldu. Yeter artık hocaladınız attınız güzelim kulübü diyesim geliyor.
Aynı adı taşıyan insanlar birbirine ne kadar benzeyebilir ya da böyle bir genelleme yapılabilir mi bilmiyorum ama bu adam futbolculuğunda Sakaryaspor forması giyerken Kocaelispor tribünlerine gelip şortunu indirmiş. Teşhirciliğinin yanı sıra alkolü gereğinden fazla seviyor oluşu da başka bir özelliği. Diyarbakırspor'u Süper Lig'e çıkarmışlığı ve uzunca zamandır Bank Asya takımlarının şehirlerinde Evliya Çelebi misali gezmişliği var. İşin aslı boşverin hepsini paramız kalmadı, hoca da kalmadı mezattan onu bulduk işte işin özeti bu. "Bu kadar kısa sürede bu kadar çok hoca değiştirmeye rağmen hala ortada gözle görülür bir gelişme yoksa bu durum sorunun hocada olmadığının göstergesi değil midir?" sorusu ancak ilkokul seviyesinde bir kompozisyon sınav sorusu olur. O yüzden bu bölümü yorumsuz geçelim.
14 Şubat'ta sevgilimizle buluşuyoruz sloganlarıyla gittiğimiz ve maraton tribünü bileti bittiği için kale arkasından izlemek zorunda kaldığımız maçta Samsunspor'a 4-0 yenildik. Yeni takımı ilk kez canlı izledim demek isterdim ama izlediğim takım maalesef pek "canlı" değildi.
İlk yarı fena değildik aslında ama kaçan birkaç golün ardından zaten diken üstünde olan yetenek fakiri futbolcularımız maçı koyverdiler gitti. Samsun bir kontra atakla golü de bulunca bizimle birlikte takım da düştü. İkinci yarı başlar başlamaz 2, ardından 3.gol geldi ne sabır kaldı ne moral, kalktım gittim. Bütün maçın özeti bu.
Bu arada Maraton tribünü sahaya sırtını dönünce aklıma Süper Lig'de iken oynadığımız Ankaragücü maçı geldi. O maçta da "oyna, oyna, oynasana lan!" tezahüratı yapılmıştı ama aradaki fark o zaman sorunun yönetimde değil futbolcularda olduğu bu kadar belirgin değildi hatta futbolcular belki de kulübün en suçsuz isimleriydi. Hadi şimdi Başkan Muammer Çelik bütün herşeyini Kocaelispor için feda etti, yaptığı fedakarlığın verdiği emeğin su götürür yanı yok. Serhan ne yapmıştı ki diye hafızamı yokladım, aklıma birşey gelmedi. O yüzden bu protestoyu pek ciddiye almadım, güldüm sadece.
Kocaelispor ile ilgili haberleri, burada ya da diğer Körfezli bloglarda yazılanları okuyunca ne biçim takımsınız arkadaş, lanetli misiniz nesiniz, hiçbirşey mi doğru gitmiyor diye düşünenler olabilir. Öyle değil uzun -bilemiyorum belki de çok uzun- vadeli düşündüğümüzde düzelme ihtimali olan olaylar da var. Örneğin Başkan Muammer Çelik Kocaelispor'la ilgili her konuda olduğu gibi altyapı konusunda da çok hassas. Bu konuda ciddi bir çalışma yapmayı planlıyor. Bu çalışma geleceğimizi kurtaracak en önemli proje olabilir. Bunun dışında uzun vadede yeni maddi kaynakların ortaya çıkması da olası. Belki bu seneyi de kaybedecek olsak da bir zaman sonra eski günlere dönme ihtimalimiz yok değil. Ömrümüz yeterse belki de Süper Lig'de can yakma potansiyeli olan bir Körfez daha görebiliriz.
Samsun maçındaki futbolu görünce bu yılı kafamda bitirdim bile diyebilirim ama çıkmayan candan umut kesilmez edebiyatına da çok alıştık, düştük herşey bitti demeye de ne dil ne gönül elvermiyor zaten, o zaman biz herşeye rağmen bakalım neler olacak diyerek bekleme modunda devam edelim.
Bakalım neler olacak??

Related Posts with Thumbnails