12 Haziran 2010

Bu mudur?


Herkes aynı şeyden bahsedecek ama bu kadar sinir bozucu birşeyden bahsetmeden geçmek olmaz. Ne vuvuzelaymış arkadaş. 90 dakika durmadan, pozisyon, takım ayırt etmeden üflüyor birileri. Herşeyden çok onların sesi geliyor ve sivrisinek vızıltısından beter. Akıllı bir TV markası bu durumu öngörebilseydi ekolayzır ayarlarına "Vuvuzela Turn OFF" seçeneği koyar, paranın dibine vururdu. Yerim HD'yi beni bu sesten kurtarın yeter.
Bu rezalet yetmezmiş gibi turnuva pek de heyecan vermeyen iki maçla başladı. Güney Afrika-Meksika maçı yine fena değildi. Güney Afrika daha ciddi pozisyonlar buldu ama hücumcuları biraz yetenek fakiri. Yine de Uruguay-Fransa maçından sonra tahminlerimin tutarlı olduğunu gördüm. Bu iki takımdan da ne köy olur ne kasaba. Koca Fransa ne hallere geldi, iyi oldu tabi, malum hasımız artık onlarla.
Daha ilk maçlar ama bu maçları, bu takımları görünce insan biz niye orada değiliz diye daha bir celalleniyor. Ben FIFA ve UEFA'nın yerinde olsam bizi otomatik olarak her kupaya alırdım, olmadı hakemlerle ittirir yine katılmamızı sağlardım. 2002 çok sürprizli bir kupa olsa da en büyük sürpriz yine bizden gelmişti. Euro 2008 ne zevkliymiş arkadaş, şu maçlardan sonra o günleri de daha bir özlemle andım. En büyük katkı yine bizdendi tabii ki.
FIFA ve UEFA, zaten İsviçre maçlarından dolayı Sepp Blatter'e, 2016 mevzusundan dolayı Platini'ye kızgınız. Bizi bundan sonra her turnuvaya dahil edin, hem turnuvalar şenlensin, hem de gönlümüzü alın.
Yoksa ben sonraki maçlarda NTV Yeşil Dalga mıdır nedir onu izlemeye başlayacağım.
Bir böcek var, bilmem kaç derece sıcak su püskürtüyo arkasından dumanlar falan çıkıyor, vallahi o daha ilginç.
Vuvuzela Şöleni TRT'de!!

11 Haziran 2010

Arjantin


Dünya Kupası saati de hesaba katarsak bugün başlıyor. Kupadan önce kupayı oynatıp şampiyonu belirliyorum.
A Grubu
En tuhaf grup burası. Herkes herkesi yener, herşey olur. Bence Güney Afrika ev sahibi gazıyla ve Parreira etkisiyle bir şekilde 2. bitirir grubu. Liderlik için hiç güvenmesem de en azından adı olan Fransa veya Meksika çekişir. Gönlüm Meksika'dan yana olduğu için diyorum ki Lider Meksika, 2.Güney Afrika.
B Grubu
Bu grup kolay. Arjantin kolayca lider bitirir. Ardından Nijerya gelir. Güney Kore umutsuz, Yunanistan kapanır kapanır bir yerde açılır. Euro 2008'deki gibi rezil olurlar, dönerler. Lider Arjantin, 2.Nijerya.
C Grubu
Cezayir fena takım olmasa da Afrika Kupası'ndaki gibi oynarsa rezaletin son perdesini kapatıp döner evine. Slovenya gelişim gösteren bir ülke olsa da tecrübesiz ve diğerlerine göre zayıf. İngiltere zaten düzenli katılamıyor büyük organizasyonlara, ne yapar eder lider bitirir grubu. ABD sürpriz adaylarımdan biri, 2. olur.
D Grubu
Burası da bir acayip grup. Almanya kim oynarsa oynasın, o turnuva takımı sıfatını bırakmaz, lider olur geçer. İkincilik için Sırbistan favorim, Avustralya'dan da sürpriz beklenebilir ama ben beklemem. Gana birşey yaparsa 2002 Senegal etkisi olur. Afrika takımları diğer kupalara oranla bir adım önde olacaklar, en azından psikolojik olarak ama olsun, bu işin şakası yok. Lider Almanya, 2.Sırbistan.
E Grubu
Hollanda rahat lider bitirir. Kamerun da ikinci olur, Eto'o coşar, maçlardan sonra Milla'ya laf sokar. Danimarka direnir o kadar. Japonya'da bütün yediği golleri kendi kalesine atar. Lider Hollanda, 2.Kamerun.
F Grubu
İtalya bir şekilde lider bitirir. Paraguay ikinci olur. Slovakya debelenir, Yeni Zelanda anca haka dansı yapar.
G Grubu
Brezilya-Portekiz maçının sonucuna göre lider belirlenir. Fildişi fena değil ama Drogba da olmazsa pek bir numaraları olmaz. Bu ayakta biraz sürpriz oynuyorum. Portekiz lider olur, Brezilya ikinci. Kuzey Kore de gönüllerin şampiyonu olur.
H Grubu
İspanya zorlanmadan lider olur, hatta 9 puanı çakar. Ardından Şili gelir. Bu İsviçre'den cacık olmaz. Honduras gittiğine pişman olur. Lider İspanya, 2.Şili.

2.Tur
Meksika-Nijerya
Zor maç olur. Her horoz kendi çöplüğünde öter diyecek olan Nijerya uzatmalar falan derken çaktırmadan çeyrek finale çıkıverir.

Arjantin-Güney Afrika
Arjantin duman eder. Güney Afrikalılar takımlarını alkışlarlar herşeye rağmen. Bizim Japonya maçı gibi olur aynı.

İngiltere-Sırbistan
Hırvatistan'dan ağzı yanan İngiltere işini şansa bırakmaz, geçiverir.

ABD-Almanya
Güzel maç. İki süper güç 2.Dünya Savaşı'nın rövanşını yaparlar. Bu sefer saldıran Almanlar, savunan ABD'liler olur. Saldıran kazanır.

Hollanda-Paraguay
Paraguay'a bu kadarı yeter. Hollanda geçer, affetmez.

Kamerun-İtalya
İşte bu eşleşme ilginç olur. Kamerun dengesiz, düzensiz bir takım, İtalya ise tam tersine. Ben yine kıta torpili işler diyorum ve ikinci sürpriz hakkımı kullanıp Kamerun'un çeyrek finalinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Kamerun geçer.

Portekiz-Şili
Portekiz geçer, kısa ve net.

Brezilya-İspanya
Tam bir erken final. Brezilya ikinci olduğuna çok pişman olur. İspanyol gençler bu jenerasyonun "en" verimli olduğu bu son döneme bir kupa daha sıkıştırmak için iman gücüyle saldırırlar. Maçtan bir hafta sonra Dunga kovulur. İspanya geçer.

Çeyrek Final
Hollanda-Portekiz
Hollanda bu gibi durumların gediklisi, yeri geldiğinde ters bir takım. Portekiz güçlü olmakla birlikte Hollanda'ya ancak direnebilir ama devamı gelmez. Portakallar yarı finalde.

Nijerya-İngiltere
Nijerya burada da bir sürpriz yapsa şaşırmam ama İngilizler iyi bilendiler bu sefer, yarı finali hak etti köftehorlar.

Arjantin-Almanya
Çok zor maç olur. Arjantin allem eder kallem eder geçer turu ama yıpranır iyice.

Kamerun-İspanya
Kamerun için rüyanın sonu olur, İspanya geçer.

Yarı Final
Hollanda-İngiltere
Zaten bu taraftan gelen takım finalde yenileceği için çok da önemli değil ama Hollanda, İngiltere'yi de geçer. İngilizler yine hüsrana uğrar ama bu sefer yarı finalde, eh fena değil.

Arjantin-İspanya
Buradan gelecek takım kupayı alır. O yüzden bu maç oldukça çetin bir maç olur. İki takım da buraya gelinceye kadar oldukça yıpranmış olacağı için kadro derinliği devreye girer. Diğer mevkiler tartışılır ama forvet hattındaki zenginliği ile Arjantin bir adım öteye geçip İspanyolları 3.lük maçına gönderir.

3.lük Maçı
İspanya kendini burada avutur. İngilizler gol atamayabilir.

Final
Hollanda-Arjantin
Zevkli maç olur. Nadir görüldüğü üzere finalde, final standartlarının üstünde açık futbol oynanır. Üst biter. Arjantin kazanır, Maradona ağlar ve kolundaki "Benjamin" dövmesini gösterir havalara atılırken.
Şampiyon işte bu şekilde Arjantin olur. Hayırlı uğurlu olsun. Maradona'ya laf eden de taş olur. Oynatır Maradona, adı yeter...

07 Haziran 2010

Masum Değiliz, Hiçbirimiz...


*Blogumuz görüldüğü üzere eskisi kadar hareketli değil. Bunda hem Körfezimizin paraşütsüz düşüyor oluşu, hem de benim hayatımın rafting tadından bir türlü kurtulamıyor oluşu etkili. Bazı vesileler ile eskiden yazdıklarıma gözüm takılıyor bazen, bu yazı da onlardan biri. 1,5 yıl geçmiş ve konu ile ilgili bir arpa boyu yol alınamamış. Aynı şartlar geçerli olduğuna göre -an itibariyle daha iyisini de yazamayacağıma göre- tekrar paylaşmakta fayda var.
Kanla Beslenen Topraklar
ABD ve İsrail. Coğrafi olarak farklı yerlerde olsalar da İsrail'in kurulduğu günden beri iki farklı ülke gibi davranmadılar. İsrail ne yapsa ABD "onaylandı" dedi. ABD Başkanı kim olursa olsun sonuç değişmedi. Nasıl değişecekti ki? Başkan olabilmek için ABD'de hatırı sayılır bir etkinliği olan Musevi lobisine ihtiyacı vardı. Sayısı ve çeşidi belli olmayan silah üretiminden başlayan etkinlik, Dan Brown'un Da Vinci Şifresi kitabında yazdıklarına benzer şekilde akla hayale sığmayan kör noktalara ulaşıyor, 2.Dünya Savaşı'nda Hitler'in yaptığı soykırımı unutmayan Museviler, yaşadıklarına benzer acıları başka insanlara yaşatmakta bir sakınca görmüyorlardı. Her türlü ambargo ve kısıtlama ile yaşamaya alışmış Filistin halkı hem bu yapılanlara tepki vermek hem de dini nedenlerle Musevilerden nefret etmeye programlandığı için otomatik terör üretim merkezi haline dönüşmüştü. Örgütler yandaş bulmakta zorlanmıyordu. Tepki yoksa herkes yandaştır diyen İsrail de bu dengesiz güç savaşında uçakları ile sivilleri vurmakta zorlanmıyordu. Bu yaşananlar yeni değil, ilk değil, son değil. Bu kez bu kadar ilgi çekmesinin tek nedeni bizim için yanyana dizilmiş rakamlardan başka bir anlam ifade etmeyen ve her geçen dakika durmaksızın artan, artmaya devam edecek olan ölü sayıları. İsrail çocukları öldürmek hakkımızdır, Hamas canlı bombalara hazırlıklı olun diyor. Biri diğerine tokat attığında altta kalmamak için tokat atana canhıraş bir şekilde vurmaya çalışan ilkokul çocukları gibi "Kim daha çok öldürecek?" oynuyorlar. Bilinçaltı herşeyin önüne geçtiğinde insan çocuklaşıyor hatta bu örnekte gördüğümüz gibi daha da ileri gidiyor, hayvanlaşıyor. Orada doğmuş olmaktan başka suçu olmayan, dünyayı bilmeyen, tanımayan, olup bitene anlam veremeyen çocuklar düşman ilan ediliyor. Orta doğu'da kan akmaya devam ediyor. Kudüs ve çevresi kendi kaderini kendisi yazıyor. Dini inançları gereği ağlama duvarına gidip gözyaşı dökenlerin yaptıkları aklı hür vicdanı hür bütün dünya insanlarının aynı tepkiyi vermesini sağlıyor. İsrail vuruyor, dünya ağlıyor...
Bu fotoğrafı özellikle seçtim. Gazze saldırılarında bir yakınını kaybetmiş baba, kucağında yavrusuyla bazı acılara alışılamayacağını resmediyor. Bu görüntü ilk görüldüğünde "Filistin" kelimesini hatırlatan fotoğraflardan sadece bir tanesi. Fotoğrafın ilginç yanı ise babanın taktığı berede gizli. Babanın beresinde "Nike" amblemi var. Gerçektir veya değildir, hiç önemli değil. Nike. ABD varlığını her saniye, bütün dünyada, herkese hatırlatan yüzlerce markadan sadece biri. ABD destekli bombalar tepesine yağdığı ve yakınlarını katlettiğinden dolayı, babanın ABD varlığını hatırlaması için "Nike" amblemli bir bereye ihtiyacı yok aslında. Artık dünya böyle, başım üşümesin diye taktığımız berenin bedeli aynı başımıza bomba olarak her an düşebilir. Hepimizde vardır ya da olmuştur bir "Nike". Bende de var. Bu gibi durumlarda hortlayan ABD ürünlerini protesto edelim, McDonalds'a gitmeyelim, Microsoft Windows almayalım, Linux kuralım gibi tepkileri de gerçekçi bulmam. Bomba yağdıran kültürlerle beslenmedik, beslenmiyoruz diyen yalan söyler. Biz besliyoruz diye mi büyürler bilemem, bildiğim, fani ömrümüz bu tip ikilemler ile başkalarının ölümlerini izleyerek geçmekte. Her izlediğimizde de içimizde can çekişen, kupkuru kalmış insanlığımızdan kalan son artıkları da alıp götürmekte. Sezen Aksu bu yüzden Sezen Aksu.
Eller günahkar, diller günahkar...
Bir çağ yangını bu, bütün dünya günahkar...
MASUM DEĞİLİZ; HİÇBİRİMİZ!!!

Alan Shearer


Onunla ilgili yazılabilecek yüzlerce anektod var ama biyografisini yazmak niyetinde değilim. Onu, Dünya Kupası havasında aklıma getiren hem çok seviyor olmam hem de bu kadar başarılı bir oyuncuyken Dünya Kupaları tarihinde önemli bir iz bırakamamış olması.
İlk kez 1992 yılında 22 yaşındayken milli oldu. Chris Waddle, Peter Beardsley, John Barnes ve efsane Gary Lineker'lı İtalya 90 kadrosunda yer almak için fazla gençti. Barnes'ın 26 diğerlerinin 29 yaşında olduğu forvet hattının yanı sıra takımın geri kalanı da tecrübeli oyunculardan kuruluydu. 40 yaşındaki kaleci Peter Shilton kadronun en yaşlı adamıydı. Capello'nun 2010 Dünya Kupası kadrosunu yaşlı bulanlar olduğu gibi başarının tecrübe ile doğru orantılı olacağını düşünenler de var. Görüldüğü üzere şaşılacak bir durum yok, Michael Owen misali istisnalar sayılmazsa bu seçim İngilizler için bir geleneğin devamı niteliği taşıyor.
İlk kez A takım seviyesinde Milli olduğu maçtan 4 ay sonra Euro 92 kadrosunda yer aldı, sadece Fransa'ya karşı forma giydi. 1994 Dünya Kupası eleme gruplarında İngiltere'ye 4-0 yenildiğimiz maçta gollerin biri ondan gelmişti. Grubu Norveç ve Hollanda'nın ardından 3. tamamlayan İngiltere, Amerika kıtasına gidemiyor ve Shearer 4 yıl daha beklemek zorunda kalıyordu.
Kendi ülkelerinde düzenlenen Euro 96'da 5 golle verimli bir turnuva geçiren "Big Al" nihayet 1998 yılında kariyerinin ilk ve tek Dünya Kupası'nda oynayabildi. Gruplarda Tunus'a, 2.turda da Beckham'ın kırmızı kart gördüğü ve penaltılar sonucu kaybettikleri meşhur maçta Arjantin'e bir gol atan Shearer, Premier Lig'de, Avrupa Kupaları'nda, Avrupa Şampiyonaları'nda harikalar yaratmış Dünya çapında bir forvet olarak, Dünya Kupası kariyerini sadece 2 golle tamamladı.
Euro 2000'i de 2 golle geçip bu turnuva ile milli takımı bıraktı. Euro 92'de forvet hattını paylaştığı isim Lineker, Euro 2000'de Michael Owen'dı ve İngiltere Futbol Tarihi'nde yer etmiş bu iki önemli isimle birden oynayan tek forvet oyuncusu oldu.
Bugünkü İngiltere'ye baktığımızda; 32 yaşındaki Emile Heskey Liverpool günlerinde önemli bir forvetti, Crouch, söz konusu Dünya Kupası olunca soru işaretlerini giderebilecek kalitede değil, kaliteli oyuncular olsalar da Bent ve Jermaine Defoe da aynı şekilde güven vermiyor. İngiltere forvet hattının Güney Afrika'da "Dünya" klasında kabul edilebilecek tek ismi Rooney ve işbu nedenle İngilizler Lineker'ı, Fowler'ı, eski Owen'ı, Barnes'ı, Sheringham'ı ve pek tabii Shearer'ı daha bir özlemle anıyorlar.
Biz tarafsız futbolseverler de bu saygın adamı yukarıdaki gol sevinciyle hatırlamaya devam ediyoruz.

06 Haziran 2010

Dünya Kupası Orta Vadeli Bahis; Ben Yaptım Oldu

Uzun vadeli bahisler oynanabilir olmakla birlikte riskli. Betsson sağolsun o kadar çok alternatif sunmuş ki insanın iştahı kendiliğinden kabarıyor ama tabi bahis mantığı hakim. Örneğin tüm grup liderlerini bilirim arkadaş deyip hepsini birden aynı kupona koyma şansımız yok. Hal böyle olunca güzel oranlar tek başına bir anlam ifade etmiyor. Bunun yerine farklı uzun vadeli bahislerden kombine yapma şansı var. Bir gruptan grup liderini, diğer gruptan üst tura çıkacak takımı, yanına şampiyon tahminini ekleyip bir acayip kupon yapılabiliyor ama pek tabi o da riskli.
Biz de oturduk, düşündük, taşındık. Hazır oranlar yerle yeksan olmamışken grup maçlarına bir dalalım, garanti olanları bir araya toplayalım dedik. Bu kupon risksiz mi oldu? Pek tabii ki değil. Örneğin Arjantin'in grubu 9 puanla bitireceğini öngördük. İlk iki maçını kazanan Arjantin son maçta Yunanistan'ı da al aşağı eder dedik ama 6 puanlı Arjantin kendisini fazla üzmeyebilir de mutlaka. Buna rağmen bizim aklımıza yattı ve Dünya Kupası bahislerine böyle bir giriş yaptık.
İncelemeyle vakit kaybetmek istemeyenlere tavsiye niteliğinde.

Oranlar Betsson oranları, İddaa'da ne var ne yok haberim yok.

05 Haziran 2010

Futbol Kapitalizmi


Bağış Erten'in 23 Haziran 2005 tarihinde Radikal gazetesinde yazdığı bir yazı. Sağlam adamlar sağlam yazılar yazar ve Türkiye gibi "Rezaletler ölmez, sadece şekil değiştirir" felsefesinin hakim olduğu bir ülkede 5 yılda bir ısıtıp ısıtıp okuyabilirsiniz.
Yazı aynı zamanda Bursaspor'un sadece 5 yıl içinde ne kadar önemli bir yol katettiğinin bir kanıtı niteliği taşıyor.
Yazıda bahsedilen takımların bazıları toparlandı, onların yerini ise bizim gibi başka takımlar aldı. Köklü bir tarihe sahip ama bizlerin Cem Uzan'ın takımı olarak hatırladığımız İstanbulspor'un adı bile geçmiyor, Süper Lig'de birden fazla sene oynamış Göztepe, Malatyaspor, Vanspor, Erzurumspor, Sakaryaspor, Adana Demirspor, Elazığspor'un esamesi bile okunmuyor ve bu durum tüm kulüpler için geçerli tek bir eksiklikten kaynaklanıyor: Para!
2005 yılında Bağış Erten durumu böyle özetlemiş, dediğim gibi sadece aktörler değişmiş, futbol kendi dinamiğinde ilerliyor ama farkında olmasak da birşeyler yok oluyor.

Futbolda batık gemiler modası / Bağış ERTEN / 23.06.2005

"Gözümüzü transfere dikip oradan gelecek haberlere odaklanmış durumdayız. Bu yüzden başka ne söylense iki kulak arasından ışık hızıyla geçiyor. Oysa sesi kulağımıza ulaşmasa da futbolumuzda tehlike çanları çalıyor!
İsmail Uyanık geçtiğimiz günler içinde Samsunspor başkanlığından istifa etti. Çok beklenilen bir tavır değildi bu. Futbolumuzun kurumsallaşmış kulüplerinden birinin 'kurumsal' başkanı neden bırakıp gidiyordu? Pek
kimse sormadı, kimse dinlemedi...
Oysa SOS vermeye bir süre önce başlamıştı Samsun. Önce Ertuğrul Sağlam giderayak altını çizdi gerçeklerin. Çok zor koşullarda, ağır maddi sıkıntılar içindeydi kulüp, değil transfer yapmak halihazırdakilerin paralarını bile ödeyemeyecek gibi duruyordu. Arkasından 2 Haziran günü İsmail Uyanık bir yerel televizyonda ilginç bir fikir ortaya sürdü. "Kulübün Süper Lig hakkını satışa çıkaralım" diyordu Uyanık. Bunun nedeni basitti: 22.5 milyon borcu vardı Samsunspor'un ve 15 milyon dolara 2A'daki bir takımla yer değiştirdikleri takdirde bir ihtimal toparlayabilirlerdi. "Şehirden yardım bekliyorum" diye ekledi Uyanık. Ama bir ses gelmedi ve belki de bir futbol kurumumuz da daha çöküşün başlangıcı işte böyle başladı.
Oysa daha geçen sene içimizi kanatan bir İstanbulspor öyküsü izlemiştik. 'Hayrına' oynayıp Süper Lig'e tutunan bu onur mücadelesinin ne kadar nafile olduğunu ise bu sene anladık. Sessiz sedasız veda etti Sarı-Siyahlılar. İbret geçirmez algımız yine bana mısın demedi.
Daha bir ay önce Göztepe'nin Üçüncü Lig'e düşüşünü de şaşkınlıkla izlemiştik. Hatta Nottingham Forest'le benzerlikler kurmuş, Fuar Şehirleri Kupası yarı finalisti, Adnan Süvari'nin Göztepe'siyle Brian Clough'lu Avrupa şampiyonu Nottingham'ın yitmesine ortak ağıtlar yakmıştık. Giden bir tarih değildi sadece bir anlayış, bir felsefeydi. Lakin biz, bir hafta sonra yine 'giden ağam, gelen paşam' moduna geçmiştik bile.
Futbolu ekonomist ağızlara sakız ettik edeli bunlar başımıza gelip duruyor aslında. Fiorentina iflas ediyor, Napoli sefilleri oynuyor, Leeds batıyor, Dortmund sallanıyor... Endüstri diye kodlayıp yücelttiğimiz oyun her geçen gün bir fire veriyor.
Peki biz ne yapıyoruz? Sadece seyrediyoruz. Oysa seyirlik olan şey, sadece oyunun kendisi ve oyunun etrafında dönenler 'piyasanın görünmez eli'ne bırakılmayacak kadar tehlikeli.
Türkiye'nin İstanbul ve Ankara'dan sonra gelen beş büyük şehrin tek bir takımı bile yok Süper Lig'de: İzmir'in takımları geçen sene birbirlerini yemekle meşguldü. Bu sene en iyi derecelerini 2A'da 11. olan Altay aldı. Bursa 2A'da yeniden Süper Lig'e dönmek için debeleniyor. Adana takımlarından Adana Demirspor direniyor kendince, ama Adanaspor ise hepten kilit vurmayı düşünüyor kulübün kapısına. Eskişehir 2A umutlarını başka bahara erteledi. Antalya 2B'ye düşmemeyi kendine asıl hedef bellemiş... Tüm bunlar bize bir şey anlatmıyor mu? Tamam futbol ilk günler saflığını kaybetti ve biz de bunu kabullendik. Artık yeni çağ futbolu oynuyoruz. Bu da kabul. Ama bir şeyler böyle yitmeye devam ederse geriye kalan oyunu gerçekten seyretmek isteyecek miyiz? Ben bundan emin değilim.
Durum vahim yani. Bu yüzden diyorum ki, hazır futbol gündemimiz dolu değilken biraz bunların üzerine düşünelim. 'Ne yapmalı'ya biraz kafa yoralım. Şunu da hiç unutmayalım. Bu hastalık hiç de küçük takımlarla sınırlı bir illet değil. İnanmayan Dortmund'a sorsun. Hatta kısa bir Florya turu bile bize kritik eşiği gösterecektir. Sözün özü: Transfer şehveti, büyük oynama hırsı, kazanma egosu derken oyun bambaşka bir hale geliyor hızla. Buna da futbol kapitalizmi diyorlar. Bu sözü duyunca cebi para, ağzı puro dolu zevat bir güzel sırıtıyor şimdilerde. Sanki pek matah bir şeymiş gibi..."

04 Haziran 2010

2018 Dünya Kupası:İsrail-Filistin-2


Zamanında konu ile ilgili iki post(*) daha girmiştik. Duymayanlar için yine aynı girişi yapmakta fayda var. Evet şaka değil. 2018 Dünya Kupası resmi aday ikililerinden biri İsrail-Filistin ortaklığı. Belki de biriydi desek daha doğru olur çünkü görüldüğü üzere insani yardım taşıyan bir gemiyi arama-sorma gereği bile duymadan yaylım ateşine tutan bir ülke var ortada. Yardımın gideceği yer de bu ortaklığın diğer ülkesi.
Bu konunun ciddiye alınacak bir yanı yok muhakkak, şu an içinde bulunduğumuz durumu bir düşünün. İki taraf da hatta bizim gibi olaya aslında taraf olmayanlar bile diğer tarafa öldüresiye bir kin duyuyor fakat o topraklarda yaşayan birileri böyle bir düşünceye sahip olabiliyor, böyle bir hayal kurabiliyor.
Bu durum ne kadar önemli tartışılır, belki de hiç değil ama belki de bu durumdan oralarda birilerinin hala barış istediğini, hem İsrail'in hem Hamas'ın yaptıklarını onaylamadığını bilmemiz açısından önemli olabilir.
Küçücük de olsa bir umut ışığı kalsın içimizde. Açık konuşmam gerekirse Filistin olayı benim için Dünya'nın en önemli olayı değil hatta kendi terör sorununu çözememiş, 20 yıldır gencecik evlatlarının boku bokuna ölmesine göz yummuş ya da yumdurulmuş bir ülkenin bir de dışarısıyla uğraşmasının abesle iştigal olduğunu düşünüyorum ama ortada "insani" bir gerçek var, onu da görmezden gelmiyorum.
Kısaca umarım oradaki sorunlar bir gün çözülür, Filistin halkı daha fazla acı çekmez ama bu dileğim sadece "insani" nedenlerden kaynaklanıyor, başka birşeyden değil.

* Bir Hayalim Yok
* 2018 Dünya Kupası:İsrail-Filistin

Google Kapanımı


Nicedir boku çıkmış olan açılım kelimesinin tam tersi bu kez Google'ın bazı IP'leri için uygulandı. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'nun açıklamasına göre Google'a karşı yapılmış bir çamur yok, biz sadece Youtube'a erişilen IP adreslerini güncelledik diyorlar ama ellerinin ayarı fena kaçmış olacak ki şu anda Google'ın translate, earth hatta mars, moon gibi alan adlarına erişilemiyor. Eyvah! Ya Mars'ın neye benzediğini öğrenirsek?
Yahu arkadaşım ne bok yaparsanız yapın bir yolunu bulacağız gireceğiz işte, neden kasıyorsunuz bu kadar? PCNET Genel Yayın Yönetmeni Erdal Kaplanseren'e göre Youtube'un Türkiye'de kendi ofisini açması bekleniyor, açsınlar ki hem el altında olsun, rahatça kontrol edilebilsin, hem de vergilendirilsin, para gelsin. Youtube sadece 20 ülkede ofis açmış, bu ülkeler de Youtube'a en çok reklam veren ülkeler, dolayısıyla bu ofislerin açılma nedeni sadece reklam verecek şirketlerin işlerini kolaylaştırmak ve finansal olarak daha düzenli bir yapı organize etmek. Gelip Türkiye'de ofis açıp sizin tırıvırınızı dinlerler mi? Hasta mısınız siz? Hem yüce(!) Başbakanımız demedi mi "Ben giriyorum, siz de girin" diye?
Askerde mantık olmaz deriz ya, orası bile diğer devlet kurumlarının yanında dahiyane kalır ki zaten askerlik mantığı ile düşündüğümüzde kendi içinde gayet mantıklı kurallar olduğu söylenebilir.
Ev arkadaşım KPSS ile bir cezaevinde çalışmaya başladı. İşletme bölümü mezunu ama bilin bakalım ne görev yapacak?
Memurluk, kütüphane, hatta infaz koruma? Değil. Girişi "İdari Memur" ama yeni sıfatı:Robocop!
İsyan çıktığında dalacak mahkumlara. Tamam sert ve hacimli bir arkadaştır kendisi ama bildiğim kadarıyla bu tip görevler için biraz da olsa konu ile ilgili eğitim almış olmak gerekiyor. Torpilsiz ülkemin torpilsiz vatandaşlarına layık gördüğü iş bu işte.
İşletmeci Robocop sıfatının mucidi devlet kurumlarımıza sevgi(!) ve saygıyla(!)...

Related Posts with Thumbnails