İlk yarıdaki Beşiktaş maçının ardından oysa herşey ne güzel başlamıştı demiştik. Beşiktaş ile oynadığımız ve oynayacağımız bütün maçlara aynı başlığı kullansak yeri olacak sanırım. Geçen hafta 6 puanlık maçı kaybetmenin moral bozukluğu takımın üstünde yok gibiydi sanki ama Erhan Altın o acı tecrübeyi birilerine ödetmek derdindeydi.
Geçen hafta hatalı bir gol yiyen Kılıç'ı keserek başladı maça. Benim için kalede Kılıç veya Serdar'ın oynaması arasında ciddi bir fark yok. Zaten bu maçta kalecilik herhangi bir durum da olmadı. Sağ bekte Ross yerine Adem tercihini anlamak çok kolay değil. Adem mücadeleci bir oyuncu ama savunma yapmak gibi bir yeteneği maalesef yok. Ross'dan daha iyi olabileceğini düşündüren nedir anlam veremedim. Son haftaların uyuyan güzeli Ergün Teber yerine de etkisiz eleman Cesar vardı. Fenerbahçe maçında attığı golün dışında bütün sezonu Casper modunda geçiren bir başka oyuncumuzdur kendileri. Orta sahada Hasan Uğur'a da görev verilince o uyumlu takım çorbaya dönmüş oldu. İdeal 11'den 4 farklı oyuncu ile sahadaydık, Barcelona olmuşuz da bizim haberimiz yokmuş meğer.
Henüz 2.dakikada Taner'in kendisine yakışır topuk pasıyla her daim bal yapmayan arı olarak nitelendirdiğimiz Akeem kendisinden beklenmeyecek bir gol attı. O golü attıktan sonra tekrar kendi kimliğine dönüp sağa sola koşuşturup durdu maç boyunca. 5.dakikada Taner'in sakatlanması kötü zamanların habercisi gibiydi sanki. Belki gol yeseydik bu kadar üzülmezdim. Hep aklımdaydı. İyi güzel gidiyoruz da şu Taner'in başına bir hal gelirse halimiz nice olur diye düşünüyordum. Korktuğum başıma en zor maçlarımızdan birinde hem de maç içinde geldi. Maçtan önce olmuş olsa belki oyun sistemi duruma göre değiştirilebilir. Kısıtlı kadroda ne kadar faydalı olur tartışılır ama şu durumdan iyi olacağına eminim. Oyuna maçın sonlarında girdiğinde etkili olabilen Serdar Topraktepe bu yaştan sonra 90 dakika futbol oynayacak halim yok ya der gibiydi. Koşmasını, hücumda pres yapmasını zaten beklemiyordum da hiç değilse maçı kırabilecek pozisyonda topu altıpastan uzaya vurmasaydı. Başka da ciddi bir etkinliği olmadı zaten. En kötüsü de 4-5-1 gibi oynadığımız bölümlerde Akeem'in kanada gelip Serdar'ın hücumda tek kalmış olmasıydı. Önüne top salınsa koşacak hali olmadığı için sistemimiz otomatikman 4-5-0 olmuş oldu.
Savunmanın iki kanadında birden hem ilk onbire hem de bulundukları mevkilere yabancı iki oyuncu oynayınca savunma uyumsuzluğu kaçınılmaz oldu. O bölgede ayakta kalan tek oyuncumuz Sadıgov'du diyebilirim. Özellikle ilk yarıda hem sağdan hem soldan gelen ataklara en kritik müdahaleler ondan geldi. Yek başıma yetişemirem dediği 75.dakika ve sonrasında da film koptu zaten.
Mevcut kadro ve moral ile verebileceğimiz en iyi mücadelelerden birini verdik. Oyun kalitesinden bahsetmenin gereksiz olduğu bir dönemdeyiz, öyle bir beklentimiz de yok. Sezon başından beri kangren halini alan elde edilen skoru tutamama hastalığımız uzvun kesilmesi ile sonuçlanacak.
Şu duruma rağmen konduramıyorum ama kendimizi yavaş yavaş acı sona hazırlasak iyi olacak sanırım.
Askıya alınan dertler birer birer masaya koyulacak artık. İbrahim Karaosmanoğlu'nun tekrar başkan seçilmesi, Serhan Gürkan'ın tüm kredisini yitirmesi, borçlar, hacizler, gidecekler...
Güzel bir filmdi keşke cesur kahraman ölmeseydi...
3 yorum:
selamlar Robaggio,
blogculuğa son verdim.haberin,bilgin olsun..Futbolla kal...
Alfredo di Stefano
topraktepe 6 pasın içinden dediğin gibi topu "uzaya" göndermeseydi,kesinlikle çok zprlanacaktık. ligin ilk devresindeki gibi maçı tersine çevirmemiz neredeyse imkansız olurdu dün akşamki mevcut şartlar itibariyle. yine de, umarım, ligde kalmayı başarırsınız, TSL'yi haketmeyen başka başka takımlar varken eğer düşerseniz gerçekten çok üzüleceğim.
@alfredo
bırakmış olmana üzüldüm farklı bir tarzın vardı, hayırlısı olsun diyelim..umarım bizi yorumlarından mahrum bırakmazsın..
@aguila
sağol..biraz da şans olacak futbolda..yapacak birşey yok maalesef..
Yorum Gönder