
Uzun yıllardır Türk futbolunun en büyük geyiklerinden biridir. "İzmirin süper ligde bir takımı olması lazım" Ama gelin görün ki burada (İzmir'de) başta halkın, belediyelerin ve zengin zümrenin futbola olan ilgisizliği bunu imkansız kılıyor. Efsane Göztepe şirketleşmenin kurbanı olmuş, Karşıyaka biraz belediye biraz taraftar desteği ile hem futbol hem basketbolda başarı kovalıyor ama ikisinde de vasat durumda, bir başka efsane Altay taraftar sayısının azlığı ve eskisi gibi sahip çıkılmaması nedeniyle playoff oynamaktan öteye geçemiyor. İzmir'in bu büyük takımlarının yanında onlar kadar popüler olmayan ama akıllı işler, doğru hamleler yapan kulüpler de var. Bu kulüplerden biri Bucaspor. Altyapı konusunda çok bilinçli bir çaba içindeler, Bucaspor minik takımı bu yılı Türkiye genelinde ilk üç içinde bitirmeyi başardı. Altyapı tesisleri ve oradaki aktivite zenginliği görülmeye değer. Bunların yanına şimdi de küçümsenmeyecek bir belediye desteği eklendi. Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy, Buca'daki spor kompleksi eksikliğine "Spor Vadisi" adı altında bir tesis yaparak çözüm bulmayı planlıyor. Yani yeni yapılacak tesis sadece bir staddan ibaret değil. Spor Vadisi'nin yeri -özellikle mevcut stadın bulunduğu yere göre- biraz ters kalıyor ama bu kadar büyük bir kompleksi de semt içinde bir yere yapmak mümkün değil. Vadi içindeki stad 7.500 kişilik olacakmış. Buca standartları için yeterli. 105x68m ebatlarında FIFA standartlarında sentetik çim örtülü bir futbol sahası yer alacak, Kasımpaşa örneği gibi süper lige çıkılması halinde doğal çime çevrilmesi gerekebilir. 























Teknik, taktik, Terim'in istifası vs. sabaha kadar yazabiliriz ama herkesin hem fikir olduğuna inandığım tek bir konu var, o da başta Fatih Terim ve ekibi olmak üzere, masöründen malzemecisine kadar emeği geçen herkesin elinden, alnından öpülmesi gerektiği.
Ahmet Altan bir yazısında mutluluğu "Ölümü unuttuğunuz an" olarak tanımlar. Biz bu takımla üzülmeyi de unuttuk, bu nasıl bir bağlılık, nasıl bir tutkudur? Umrumda değil...














Aynı taktik zekayı eskinin büyük golcüsü, bugünün karizmatik adamı Van Basten'den göremedik. Daha 60. dakikada 3 oyuncu değiştirme hakkını kullandı. Bunlardan biri geçtiğimiz hafta içinde yeni doğan bebeğini kaybetmiş ve maç içinde sarı kart görmüş olan Boulahrouz du. Bu tercih biraz mecburiyet ama daha devre arasında Kuyt'ı çıkarmış olması Van Basten'in hamle şansını kendi kendine ortadan kaldırmış oldu. Özellikle uzatma bölümlerinde Hollanda'nın fizik güç olarak Rusya'ya direnememiş olması sonlarını hazırlayan en önemli faktörlerden biri idi.
Yaşadığımız muhteşem gecenin ardından kısmen de olsa soğuduk.
 
 



