19 Ekim 2009

Romantik Bilim-Kurgu:Suretler


Spoiler uyarısı : Filmle ilgili bazı can alıcı noktalar "Katil kapıcı!" modunda anlatılmıştır. Uyaralım.

Bruce Willis'in adının geçtiği her filmi merak edenlerdenim. Bu aralar eskisi kadar sık göremiyoruz kendisini. Daha mı seçici davranıyor yoksa yaşı ilerlediği için eskisi kadar revaçta değil mi orasını bilemiyorum ama yaşlanmış hali bile -belki de göz aşinalığımızdan- hareketli sahnelerdeki "bu adam bunu yapar" düşüncemizi değiştirmiyor. Yine bol hareket, kavga-dövüş, kaçma-kovalama, kan-revan aromalı bir film ile karşımızda. Bir çizgi roman uyarlaması olan film 2054 yılında geçiyor ve hikayeye göre o zamanlarda artık herkesin kendisini temsil eden bir robotu var. Bu teknoloji bizim ülkemize gelmiş olsa "İnsanoğlu çakma olmuş neyleyim" tarzında arabesk parçaların yapılacak olacağı muhtemel bu teknoloji ile herkes dış görünüşünü, ses tonunu, boyunu posunu belirleyebiliyor. Yatıyorsunuz bir makineye sadece beyin gücünüzle bu robotu hareket ettiriyorsunuz ve o robotun başına ne geliyorsa aynı duyguları hissediyorsunuz. Filmi izlerken aklıma gelen saçma sorulardan biri olan tuvalete nasıl gideceğiz peki? sorusu da film içinde yanıtlanmış. Robota kal geliyor, avel avel bakıyor sonra WC'den dönen kişi ay pardon WC'deydim diyor ve devran dönmeye devam ediyor.
Muhabbeti başka birşeye sardırmadan devam edelim. Bu filmde Bruce Abimiz genel haline uygun bir şekilde Cüneyt Arkın modunda bir FBI Ajanı. Yaşı kemale ermiş, saçı sakalı kadayıf olmuş bu abi herkesin çakma olduğu bu dünyada suçlu kovalıyor ama işi bugün olduğu kadar zor değil. Çünkü suret teknolojisi ile suç oranı %99 azalmış. Zaten FBI'ın elinde suretleri kontrol etme şansı da var. İki kişi bir otel odasında suç işleyecek oluyor, onları takip eden kameralardan görülüyorlar ve gerçek sahipleri ile bağlantıları kesiliyor, hop suç engellenmiş oluyor. Kaldı ki suretler ölmüyorlar da, en fazla arızalı bölümleri onarılıyor o kadar. Gerçek sahipleri de ecelleri gelinceye kadar yaşamaya devam ediyorlar.
O zaman bu nasıl film? Kimse ölmüyorsa Bruce Abi Dünya'yı nasıl kurtarıyor? sorularına yazdığımızdan çark ederek yanıt verelim. Suret adı verilen bu robotları gerçek sahipleri ile birlikte öldüren bir teknolojinin icadı ile işler karışıyor. Hayalet Avcıları'nda hayaletleri avlayan cihaza benzer bir silah suretlere sözüm ona virüs yolluyor ve bu virüsü alan suretin devreleri yanıyor, gerçek sahibin bağlı olduğu alet de bir şekilde etkileniyor ve o alete yatan kişinin de son yatışı oluyor. İşte tam burada Bruce Abi devreye giriyor. Artık suretsiz gerçek hal ile dışarı çıkmanın psikolojik bir travma halini aldığı günlerde ajan Tom Greer suretle mi doğduk ulan diyor ve kendi işini kendi görmek için suçluları kendi bedeniyle sobeleme çabasına giriyor.
Suret teknolojisini bulan firmanın adı VSI. VSI bu teknolojiyi aslında bedensel engelleri bulunan insanlar normal bir hayat sürebilsinler diye buluyor ama bulunan her teknolojinin boku çıkar ilkesinden yola çıkılarak işler hikayedeki boyuta geliyor. Kariyeri Apple'ın kurucularından Steve Jobs ile paralellik gösteren Canter isimli amca bey teknolojiyi hem bulan hem yok etmek isteyen kişi ki buradan da "Bu virüsleri de Microsoft yazıyo zaten olum" geyiğine bir gönderme yapılmış gibi duruyor.
Genel mantık hoşunuza gittiyse izlemeye değer bir film diyebilirim. Hikaye ilginç, oyunculuk en azından vasat, efektler gayet güzel. Hele Dünyadaki tüm suretlerin devre dışı kaldığı bir sahne var ki sadece onun için bile izlenebilir derim. 
İşin romantizm boyutu ise Greer ajanının suret teknolojisine karşı muhalif bir düşüncede oluşundan kaynaklanıyor. Eşi ile tartışmaları, yaşanan ikilemler hep bunun üstüne ve gayet de haklı gibi görünüyor.
Bu filmi tavsiye ettikten sonra sırada Nefes var. Fragmanı kadar güzelse onunla ilgili de birkaç kelam edeceğiz gibi görünüyor.

0 yorum:

Related Posts with Thumbnails