22 Aralık 2009

Mekan-ı Hayal


Her yılbaşının klasik geyiğidir. Büyük ikramiye size çıksa ne yaparsınız?
Böyle şeylerden medet ummayacak hatta böyle bir ihtimalin hayalini bile kurmayacak kadar kötümser birisi olmama rağmen eş-dostun aklımı çelmesiyle kendimi tutamadığım zamanlar oluyor.
En büyük hayalim ise geçtiğimiz sezonki transferlerimizden biri olan Maurice "Brave Heart" Ross'un da vermiş olduğu gazla bir spor-bar açmak. Hatırlanacağı (büyük ihtimalle hatırlanmayacağı) üzere Ross Norveç'te futbol oynadığı dönemde İskoç Bar Kültürü'nü özlediği için bir spor bar açmıştı. İzmit'te de açmasını bekledik ama maalesef buradaki ömrü pek uzun olmadı. Hoş olsaydı da İbrahim Karaosmanoğlu'ndan alkol ruhsatı alamayacağı için süt-bar açmak zorunda kalacaktı. Benim nasıl açacağımı sormayın, bir torpil bulurum.
Fotoğraftaki cafenin Hindistan'da olduğuna inanamıyor insan hatta bir tane de yok. Xtreme Sports Bar adında bir spor-bar zinciri ki eminim Amerika ya da Avrupa'da çok daha gelişmiş versiyonları mevcuttur. Bu cafenin tek özelliği hayal kurulabilecek kapasitede olması. Fotoğraf tam anlamıyla fikir vermiyor olsa da maliyeti 1 Milyon lira civarı. Ne kadar da hayal kurulabilecek kapasitede değil mi? Ama biz şu anda en az 7,5, vergi kesintileri ile 6 Milyon Lirayı cebe indirmiş olarak hesap yapıyoruz, o zaman makul sayılır, evet.
Bir spor bar içinde neler barındırır ya da barındırmalı da ayrı bir tartışma konusu olabilir. Benim açacağım barda (açacağım???) pek tabii ki maç yayınları ve Playstation, Bilardo, Langırt gibi ufak tefek çerez renklendiriciler olacak. İşler yolunda giderse bunu daha büyük bir tesis haline getirip kalitelisinden bir halı saha, bowling, spor salonu ve hatta belki havuz ekleyebilirim, bilmiyorum. En önemlisi ise (nasıl unuttum!) gerçek boyunda balmumu bir Maradona heykeli olmalı ki bu konuda maliyetten asla kaçmam (bir ki ile daha bağlayayım Madam Tussaud müzelerinin bile hiçbirinde yok).
Yazıya tekrar dünyaya dönüp devam edersek bu tip cafelerin sporu (daha doğrusu futbolu) bu kadar seven bir ülkede yaygın olmaması çok ilginç geliyor bana. Güneydeki tatil beldelerimizde İngiliz turistleri kandırmak için maçların yayınlandığı zamanlar doğan geçici spor-bar havalı yerleri saymıyorum. İzmit'te zaten yok, İzmir'de de bilmiyorum. İstanbul'da olabilir, ben bilmiyorumdur ama yaygın olmadığı aşikar. Bizim maç izleme kültürümüz sigara dumanından yeni kurtulmuş kıraathaneler ile sınırlı.
Yeri gelmişken küçücük bir dip not ekleyeyim. Kıraat Arapça okumak anlamına geliyor (İslam dininde daha geniş anlamlar da ifade ediyor). Kıraathaneler ise Osmanlı zamanında kitap, o dönemin şartlarında olduğu kadarıyla gazete, dergi vs. okumak için yapılan yerler. İşin aslı okumak değil dinlemek için yapılan yerler çünkü o dönemde okuma-yazma bilenlerin oranı çok düşük, Hoca'nın hikayesinde olduğu gibi okuyanlar okuyamayanlara anlatıyor. Devran dönüyor ve kıraathane adındaki yerler okeyhane, yer yer batakhaneye dönüşüyor, en çok okunan gazete de "Şok" oluyor.

2010 yılı itibariyle bu zinciri başlatacağım. 1 Ocak'a kadar da isim düşüneyim. Para geldikten sonra da hazırlıklara başlarım.
Evdeki hesabın çarşıya uyup uymadığı ile ilgilenmeyince hayat ne güzel Ya Rab!

2 yorum:

Dobrowski dedi ki...

vay vay sen neler istiyormuşsun öyle =)
keremcim bilet almadım daha alacağım ama hiç sanmıyorum bana çıksın. çıkarsa bende düşünürüm böyle bir yer. hatta ankara da vardı, tam böyle değil ama benzeri. cafe della sport adındaydı. tutmadı kapandı tabi. bahçelievler gençliğini sarmamış olsa gerek. dsporda bank asya maçlarını bile izlerdik gidik.
kapısında bir tahta olur, günün maçları diye yazarlardı.
norveç liginin bile yayınları oluyordu. para kazanmasına gerek yok, kendini götürsün yeter.

Robaggio dedi ki...

ekonomiye katkı amacıyla aldım zaten ben de bileti :) Dediğin yerde güzelmiş piyango olmazsa iddaa ile o şekilde daha mütevazi bir yer de açabiliriz :)

Related Posts with Thumbnails