Milli maçlar arasından önce oynanan son hafta maçları ile Avrupa Ligleri'nde ak koyunlar, kara koyunlar belli olmaya başladı. La Liga'ya malumunuz Barça-Atletico Madrid maçı damgasını vurdu. Hafta boyunca İspanyol basınında sanki aynı tarz oyuncularmış gibi kıyaslanan Messi-Agüero karşılaşmasından Messi'nin takımı galip çıktı. Futbol skor oyunu ise Messi de galip çıktı diyebiliriz ama bu oyunun pek matematiği yok, dolayısıyla en iyisi biz ikisini de hayranlıkla izlemeye devam edelim. Halı saha maçı tadında oynanan ve yine halı saha maçı skoru ile biten karşılaşmayı Barça 6-1 gibi tuhaf bir sonuç ile kazandı. Barça'ya Antep baklavası ısmarlamak da Agüero'ya düştü. Messi başta Ujfalusi olmak üzere Madrid'lilerin çoğunu bol bol bakkala yolladı. Bu maçta Ujfalusi'yi terse yatırmayan Barça'lıları kendi aralarında dövdüklerine dair söylentiler de yok değil. Maçtan sonra kendisi ile ilgili aklımda kalan görüntü uzun saçlarının aralarından sırtı dönük ters taraftaki topa bakar halidir. Hele Messi'nin orta sahadan alıp 2 saniye içinde kaleye ulaştığı ama gol yapamadığı pozisyonda Ujfalusi'nin yanıldığını anlaması neredeyse 2 saniye sürdü. Bir oyuncunun fiziksel yetenekleri üst düzey olabilir ama sadece mental yetenekleri ile bile diğer oyuncuların bir adım önünde ise Barça tribünlerinin yaptığı gibi tapıyoruz yahu hareketi ile Messi, Messi seslerinin Nou Camp'ı inletmesine şaşırmamalı. Bu tip maçlarda gelenek olduğu üzere en güzel gol yine fark yiyen takımın attığı gol oldu ama Henry'nin golü de yabana atılır gibi değil. Küskün Fransız biz eski Gunner'lardanız gözüm mesajını tek vuruş ile vermeyi başardı.
La Liga'daki kıyaslama haftasında bir başka Madrid-Barcelona şehirleri kapışması da Real-Espanyol arasında yaşandı. Espanyol iki kez öne geçtiği maçtan Raul’u durdurmayı başaramadığı için beraberlikle ayrılmak zorunda kaldı. Karambolden ayak çıkarma yeteneği doğuştan gelen Raul artık tecrübesinin de etkisiyle daha rahat gol atıyor gibi, eski gücü olmasa da bu yeteneği ile hala takımda bulunmayı başarıyor. İlk beraberliğini alan Real 6 maçta yediği 9 gol ile dikkat çekiyor. Hafta içi ŞL’nde oynadıkları Zenit maçında da Arshavin topu tek başına altıpasa kadar getirmeyi başarmıştı ama ondan başka kimsenin gol atası yoktu. Hücumda çok büyük bir sıkıntı çekmiyorlar ama Schuster’in Casillas halleder psikolojisinden bir an önce uzaklaşması lazım.
Geçtiğimiz yıl yaşadığı buhran dönemini atlatan Valencia, Valladolid’den 3 puan ile döndü ve 16 puanla lider durumda. Manchester Arapları’nın hızının şimdilik kesildiğini düşünürsek David Villa etkisi ile bu sezon güzel günler geçireceklermiş gibi görünüyor.
Villareal istikrarlı gidişine bu sezon da devam ediyor. ŞL’nde Old Trafford’dan alınan bir puanın ardından içerde Celtic’i yenmeyi başardılar. Nihat’ın nazara gelip yeniden sakatlandığı için oynamadığı maçta Betis’i 2-1 ile de olsa geçtiler, onların da puanı 16. Betis ise "Benim oğlum tek başına takım" deyimine en güzel uyan adam olan Aurelio’ya rağmen 2 puan ile son sırada. Fenerbahçe’den ayrıldıktan sonra bıraktığı boşluğu 4 oyuncunun dolduramadığı Marco’nun La Liga gibi bir ligde, oynadığı takımın herşeyini tek başına yapmasını beklemek de tabii ki mantıklı değil.
Geçtiğimiz hafta bizi yanıltan takımlardan biri de Sporting Gijon oldu. Barça ve Real’den iki maçta 13 gol yedikten sonra, herhalde şamar oğlanı olacaklar dediğimiz Gijon, Mallorca’yı deplasmanda yenerek ligdeki ilk puanlarını almayı başardı.
Serie A bu çizgide devam ederse en zevkli sezonlarından birine sahne olabilir. 6 hafta sonundaki puan durumunda lider Lazio ile 9.sıradaki Fiorentina arasında sadece 3 puan fark var. Tabii henüz çok erken, Milan’ın form tutması ve Roma’nın düzelmesi ile Milan-Inter-Roma üçlüsü yine gruptan ayrılabilir ama Milan istikrarsızlığını, Roma da uyumsuzluğunu sürdürürse aralardan kaçacak takımlardan sürpriz beklememiz de mümkün. Bir önceki hafta oynanan Milano derbisinde Inter’e Mourinho’nun hiç beklemediği bir mağlubiyet tattıran Milan cepten yemeye devam ediyor. Son sıradaki Cagliari’ye gol atmayı başaramadılar. Cagliari de 5 hafta mağlup olduktan sonra ilk puanlarını Milan’dan alarak Serie A’nın Antalyaspor’u tadında yoluna devam ediyor.
İlk hafta Milan’ı mağlup etmeyi başaran Bologna ikinci Milano deplasmanından İbrahimoviç’in topuğu yüzünden puansız döndü. Bu sonuç, Milan’a yenilip ŞL’nde Bremen ile berabere kalan Inter için bir nevi oksijen tüpü niteliği taşıyor. Bazılarımıza sempatik geliyor olsa da ukalalık konusunda bazen ipin ucunu kaçıran Mourinho da Serie A ile Premier Lig arasındaki 8 farkı bulunuz bulmacasını yavaş yavaş çözmeye başladı.
Hem ligde hem ŞL’nde mehter takımı edasıyla iki ileri bir geri yapan Roma 9 kişi kaldıkları maçta Siena’ya 1-0 mağlup oldu. Oysa hafta içi Bordeaux’yu Fransa’da yenmişlerdi. Bir ligde galip geldiklerinde o krediyi diğer ligde kullanmaya devam ediyorlar, Totti de henüz dönmedi, gidişat iyi değil. Baptista gol atıyor olsa da takımı ateşlemesi beklenemez.
ŞL’nde oynadığı iki maçını da beraberlikle bitiren Fiorentina ligde en azından geride kalmama peşinde. Serie A’da 4, toplamda 6 gole ulaşan Gilardino Milan’a selam yollamaya devam ediyor.
Juve ŞL’nde çok zorlanarak kazandığı Zenit maçının ardından sezonun kapalı kutularından BATE ile berabere kalmıştı. Ligde ise bu haftayı 10 kişi kaldıkları maçta Palermo’ya yenilerek geride bıraktılar. Fazla gol yemiyor olsalar da atmak için daha fazla çabalamalılar. Trezeguet’nin sakat olduğunu düşünürsek Del Piero, Oliveira, Iaquinta üçlüsünün daha verimli olmaları için masa başı toplantısı yapma zamanları geldi ya da Del Piero’nun diğer ikisinin kulaklarını çekmesi de çözüm olabilir.
Premier Lig’de haftaya damgasını vuran maç tabii ki City-Liverpool maçı. 2-0 geriye düşüp maçı 3-2 kazanan Liverpool çok sevdiğimiz deyim "Comeback Kings" in EPL Şubesi havasındaydı. Bütün oyuncuları kaliteli olsa da Gerrard, Torres, Kuyt gibi isimlerin tadı başka. Son düdük çalmadığı sürece ne skor ne dakika dinliyorlar. 90.dakikada attığı gol ile galibiyeti getiren Kuyt ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu bir kez daha kanıtladı, kesinlikle her eve lazım.
Sezona Süper Kupa maçındaki Zenit yenilgisi ile başlayan Manu, Ronaldo’nun da dönmesi ile vites büyütmeye başladı. Tugay’ın ilk onbirde başladığı maçta Blackburn’ü deplasmanda 2-0 yendiler. Gözden uzak ama kesinlikle gönülden uzak olmayan Tugay duyduğumuz saygı üstüne saygı eklemeye devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda zekasını ve tecrübesini Türk futbolunun gelişimi için kullanması en büyük dileğim. Kendisi de Fatih Terim yönetimindeki Akdeniz Milli Takımı’ndan geldiği için genç oyuncu yetiştirme konusunda çok büyük bir potansiyele sahip olabileceğini düşünüyorum.
Chelsea Scolari ile birlikte makine düzeninde devam ediyor. ŞL’nde Cluj’u yenememiş olsalar da her iki ligde de istikrarlı denebilecek bir çizgide ilerliyorlar. Anelka da gençlik yıllarında sivrildiği dönemlerdeki performansını yakaladı, bu hafta da Aston Villa’ya karşı gollerden biri ondan geldi. Chelsea ve Liverpool 17 puan ile liderliği paylaşıyor.
ŞL’nde Porto’yu dağıtan Arsenal, Sunderland ile ancak berabere kalabildi. Gollerin ikisi de son dakikalarda atıldı. Sunderland’deki Djibril Cisse-Dwight Yorke forveti en ilginç ikililerden biri. 37 yaşındaki Dwight Yorke bu sezon ilk maçına çıkmış olsa da hala EPL’de forma şansı bulabildiği için saygıyı hak ediyor.
Sezonun en büyük hayal kırıklığı Tottenham ise yokuş aşağı gitmeye devam ediyor. Carling Cup’ta Newcastle’ı eleyip moral bulmuşlardı, bu hafta da artık şeytanın bacağını kırarlar diye düşünüyorduk ama şanssızlıkları onların tam tersine iyi bir hava yakalamış olan Hull City ile karşılaşmaları oldu. 7 maçta sadece 2 puan toplayabildiler. Juande Ramos’un Yılmaz Vural’da birkaç taktik isteme zamanı geldi de geçiyor.
0 yorum:
Yorum Gönder