Geçtiğimiz yıl Euro 2008'e katılma hakkı elde ettiğimiz son maçı Bosna ile oynamıştık. Bosna'da oynadığımız maçta önümüze taş koymuş olsalar da son maçta bizi fazla üzmediler. Saman alevi gibi parlayan bir kaç atak dışında çok tedirgin bir maç yaşamadık. Yine kritik bir maçta Bosna ile karşılaştık. Bu sefer durumlar farklıydı. Bizim en istikrarlı, en kaliteli oyuncularımız alışkın olduğumuz üzere sakat. Emre'yi tamamen kategori dışı bırakıyorum, bana göre olmayışı bizim için hayırdır ama Nihat, Hamit, Semih, bir parça da Tuncay'ın eksikliği Milli Takımımızı potansiyelinin çok altına düşürüyor. Bununla birlikte Arda, Volkan, Kazım gibi oynayan oyuncular da potansiyelinin altında kalınca 4.torba takımlarından bir farkımız kalmıyor.
Fatih hocanın bu eksiklikleri kapatmak için güvendiği oyuncular da ayrı bir tartışma konusu. Yıllardır gençlere güvenmemiz gerektiğinden, yeterince oyuncu yetişmediğinden dem vuruyoruz. Gençlere şans verilen maçlar ile ilgili yorumumuz da genelde "Şans verilmeli ama bu maç çok kritik, başka maç şans verilsin" oluyor ama görüyoruz ki bizim kritik olmayan herhangi bir maçımız yok. Estonya maçı kritik değil diyebilir miyiz? Ya da çok garanti maç, kim oynasa kazanırız dememiz mümkün mü? İspanya ve Belçika maçları zaten tam karakolluk bir hal aldı. Geriye sadece Ermenistan kaldı, onlar da sürpriz potansiyeli olan bir takım. Dolayısıyla hazırlık maçları dışında genç oyuncuları kazanabileceğimiz herhangi bir maç bulunmuyor. Bir yandan o zaman gerekli dönüşüm nasıl sağlanacak diye düşünüyoruz bir yandan da oynayan gençlerin yetersizliğini görüp 40 yaşına gelinceye kadar Nihat oynasa da olur diyoruz. Bu dört ucu boklu bijon anahtarı durumuna Fatih hocanın bulduğu çözüm Batuhan, Mevlüt ve İbrahim Kaş'ı, Nuri takviyeli olarak ilk onbirde kullanmak oldu. Sochaux forması ile çok daha sorumluluk sahibi bir oyun sergileyen Mevlüt'ün Milli Takım'a adaptasyon süreci hala tamamlanmış değil. İbrahim Kaş, Beşiktaş'tan sonra Getafe'de de düzenli forma şansı bulamıyor. Batuhan da Beşiktaş maçlarını kenardan izleyenlerden biri, ayrıca ben oldum tavırları ile antipatik ve gelişime kapalı bir hali var. Milli Takımımızın geleceği gözüyle bakılan bu oyuncuların 6 ayda bir oynanan Milli maçlarda pişmesini beklemek de hayalcilikten öte bir düşünce olamaz ama dönüşümün de bir şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. Umuyorum bu maçta pek tat vermeyen gençlerin performansı yükselir ve birilerinin sakatlanması gerekmeden, bileklerinin hakkı ile onbirde yer alırlar.
Bu maçı eksik ve formsuz bir takımla kazandığımız için sevinebiliriz fakat anlıyoruz ki 2010 Dünya Kupası eleme grubu maçlarını da daha önce olduğu gibi diken üstünde izlemeye devam edeceğiz.
0 yorum:
Yorum Gönder