Uzun zamandır Kocaelisporumuz ile ilgili yazmadım çünkü yazasım yok. Yazasım değil, konuşasım hatta düşünesim yok. Her takımın kötü gittiği bir dönem olabilir, sportif başarılar kazanılır, maçlar kaybedilir, hayat devam eder. İşin asıl can sıkıcı yönü futbol dışı unsurlar. 40 bin YTL gibi Süper Lig'de oynayan bir kulüp için komik sayılacak bir borca haciz geliyor. Haczedilen ise geçtiğimiz yıl 5 yıl bekleyip binbir zorlukla kazanılan ve manevi olarak değer biçilemeyecek Bank Asya 1.Lig Şampiyonluk Kupası. Bir kulüp için daha utanç verici ne olabilir merak ediyorum. Yöneticilerin bir çoğu bu rakamı cebinden ödeyebilecek yeterliliğe sahip, o zaman neden ve nasıl ödenmez? Ortada hukuki bir anlaşmazlık, bir sorumsuzluk varsa ve bu borç kıyıda köşede kalıp kimsenin dikkatini çekmediyse bu nasıl mümkün olabilir? Bu tip borçlardan çok fazla varsa ve borçları ödemek için avukatların haciz işlemlerini başlatması bekleniyorsa bu nasıl bir aymazlıktır? Anlamak mümkün değil. Geçtiğimiz yıl da buna benzer olaylar yaşanmıştı. Lisans borçlarının ödenmediği için maçlara çıkılamayacağı söylentileri dolaşırken ödemenin son gün Karaosmanoğlu'nun yardımları ile yapıldığını öğrendik. Kartal maçı öncesi formalara bile haciz geldi ki güncel örnekten de anladığımız kadarıyla avukatlar bel altından vurup, yöneticilerin canını acıtmak istiyorlar. Haczedilenler hep kulüp için hassas öğeler oluyor ama haksızlar da diyemeyiz çünkü ortada bir borç var ve ödenmeli.
Geçtiğimiz seçimde hem takımı 5 yıl sonra Süper Lig'e taşımayı başardığı hem de rakip Sinan Sipahi Süper Lig'e yükseldikten sonra piyasaya çıktığı için Serhan Gürkan'ın daha mantıklı bir tercih olduğunu düşünüyordum. Sezon başında da transferler ve Engin hoca eleştirilirken takımın yeni olduğunu, zaman içinde düzenin oturacağını savunuyordum ama bugün gelinen noktada anlıyorum ki savunduğum hiçbirşey gerçekleşmedi, sorunların üzerine yeni sorunlar eklendi ve aynı tas aynı hamam devam ediyor. Yönetimin yaptığı tek makul hareket Yılmaz Vural'ı takımın başına getirmek oldu ki açıkçası bu konuda da ciddi şüphelerim vardı ama yine yanıldım diyebilirim. Bursa ve Eskişehir maçları kaybedilmiş olmasına rağmen takımın gösterdiği mücadele en azından ehvel-i şer seviyesine gelmemizi sağladı ve bu ivme ile devam edildiği takdirde umutlarımızı yeniden yeşertme "ihtimalimiz" var en azından. Ben senin ligde kalabilme ihtimalini sevdim diyerek gideceğimiz Fenerbahçe maçında da sezonun en iyi oyununu, daha önemlisi en iyi sonucunu bekliyoruz. Bu tip beklentilerimiz bu yıl çok artmış ve bugüne kadar hepsi boşa çıkmış olsa da taraftar psikolojimiz başka bir düşünce içinde olmamıza izin vermiyor. Henüz nakavt olmadığımıza göre kalkıp silkinip, hafif su takviyesi ile güçlü de bir rakibe karşı dövüşmeye devam etmeliyiz.
Bu şarkımız da Körfezimizin futbolcuları ve taraftarlarımız için. Çevremde sıkça duyduğum "Abi bu maçı Fener'e bir şekilde kazandırırlar, şampiyonluktan o kadar uzaklaşmasına izin vermezler" söylemlerine çanak tutacak şekilde yapılabilecek olası hakem "hatalarına" karşı "Stand up for your rights!" bölümü de maçtan sonra yöneticilerimiz için anlamlı olabilir.
0 yorum:
Yorum Gönder