En son 3-0 kazandığımız maç iç sahada karlı bir havada oynadığımız 18.02.2008 tarihli Erciyesspor maçı. O tarihte tohumlanan yavrular ıngaa nidaları ile yerküreyi inletmeye başladılar ve biz de onların Körfezli olanlarının doğumunu yeni bir 3-0 ile kutlamış olduk. Üzerinden yuvarlak bir hesap ile 9 ay geçmiş, dile kolay.
Maçtan önce bir parça umutsuz olduğumu itiraf etmem gerek. Konyaspor'un deplasman ve bizim iç saha karnelerimiz canımı sıkmaya yetmişti. Son iki maçta alınan 4 puan ve savunmadaki gözle görülen düzelme bir parça olsun moralimi düzeltiyordu. Yılmaz Hoca'nın haftalar sonra takımın başında sahaya çıkmış olması da bir başka artımızdı. Geçmiş haftalardaki psikopatlığı üzerinde değil gibiydi sanki ya da kendimi maça fazla kaptırdığım için benim dikkatimi çekmemiş olabilir ama tabii ki maçı kendisine ayrılan bölümün en uç noktasının en köşesinden takip etme geleneğini sürdürdü.
Savunmanın düzelmiş olmasının nedenlerinden biri gidenlerden en beğendiğimiz yabancımız olan Tutoriç'in yerine Muhammet Özdin'in kadroya girmiş olmasıydı. Tutoriç, zamanlaması, hava topları, iyi yer tutması ile üst düzey bir savunma oyuncusu izlenimi veriyordu ama canlı izlediğim maçlardan çıkardığım sonuca göre Tutoriç ve Tolga Seyhan arasında büyük bir uyumsuzluk vardı diyebilirim. O herşeyi yerinde yapan kaliteli savunmacı takım hücuma çıkarken savunmanın en gerisinde kalıyor üstelik Tolga'nın ileri çık haykırışlarına da kulak asmıyordu. Hal böyle olunca hem rakip forvet ofsayta düşmüyor hem de Tolga -ve tabii ki tüm savunma- orta sahaya yaklaşamadığı için alan daraltma işlemi gerçekleştirilemiyordu. Bu anlaşmazlık farklı dilleri konuşuyor olmalarından da kaynaklanabilir, bilemiyorum ama sonuç itibariyle böyle bir hastalık vardı. Her güzelin bir kusuru var, her işte de bir hayır var. Bu kaçışın hayrı da Bank Asya oyuncusu denilen Muhammet'in savunma kurgusuna dahil olması oldu. Hiçbir futbolcu mutlu olduğu kulübü terketmez, futbolcunun mutsuzluğunu anlayıp -eğer imkan varsa- çözmek de yönetimin görevidir. Dolayısıyla Yeni Türkü'nün "Aslında giden değil, kalandır terkeden, giden de bu yüzden gitmiştir zaten" dizelerinden hareketle üç Sırp oyuncunun terk-i diyar edişini olaya onların gözünden bakarak anlamaya çalışmak gerektiğini düşünüyorum.
Şükür savunma adama benzedi derken henüz maçın başlarında Muhammet sakatlandı. Konyaspor'da Veysel gibi bir pivot forvet olduğu için hava toplarını karşılama yükü sadece Tolga'ya ağır gelir diye düşünürken bir başka sürpriz isim çıktı sahneye; Özgür Bayer. Neden alındı, ne işi var diye düşündüğümüz Özgür inanılmaz soğukkanlıydı ve neredeyse hatasız oynadı hatta Tolga'dan çok daha iyi bir maç çıkardığını açıkça söyleyebilirim. Sağ kanadı döven Serhat da kronik "bacağıma birşey oldu" sakatlığını tekrarladı. Ayağında bulunan platinden midir bilinmez iki maç üst üste oynayamadan ilk yarıyı geçirdi. Serhat'ın sözleşmesi bir yıllık ve bu sezon sonu bitiyor. Bir yandan geçmişte yaptıklarından ve estetik futbolundan dolayı takımdan ayrılmasına gönlüm el vermiyor olsa da Kocaelispor kariyeri bir dolu bir boşa döndüğü için sezon sonu ayrılmasının mantıklı bir tercih olabileceğini düşünmeye başladım, umarım beni utandırır. Beni olumlu anlamda yanıltan isimlerden biri de Ankaragücü maçında hem de utanmadan benim bulunduğum tribüne el hareketi yapan Bülent Bölükbaşı'nın gösterdiği performans oldu. Çok dikkat çekici bir oyun sergilememiş olsa da Taner Gülleri, Ahmet Dursun ve Murat Hacıoğlu ile birlikte gollerin olmasında aktif olarak rol oynayan dört isimden biriydi.
Bir başka kendini aşan isim de Kemal Aslan. Sezon başından beri pek bir faydasını görmemiştik, bu maçta da harikalar yarattı diyemesek de istekli bir futbol ortaya koydu. Özellikle Umut-Sergio değişikliğinin ardından biraz daha hücuma yöneldi ve onun orta sahada kaptığı top ile dengesiz yakalanan Konyaspor savunmasının cezasını pisburun vuruşu ile Ahmet Dursun kesti. Takım olarak en büyük gelişimin daha mantıklı kullanılan pas tercihlerinde olduğunu söyleyebilirim. Tolga ve Volkan birkaç kez saçmaladılar, Ahmet Dursun da eski gücünden uzak olduğu için topu hücumda tutup orta sahanın hücuma yaklaşmasını sağlama görevini tam olarak yerine getiremedi ama sonuç olarak takım olma yolunda çok büyük adımlar atıldığını görmek bizi çok sevindirdi. Özellikle yukarıdaki gibi bir fotoğraf görmeye hasret kalmışız, kafamıza bir başka dank da oradan yedik.
Jefferson'a da değinmeden geçemeyeceğim. Trabzonspor'a ilk geldiğinde bir futbol geleneği olduğu üzere "Yeni X" sendromunun temsilcilerinden biriydi. Yeni Dida beklediği şansı istikrarlı bir şekilde bulamadı ve bayıldığım klişe cümlelerden biri ile "soluğu" Konya'da aldı. Geçmiş maçlarda izlediğimiz özetlerde de başarılı olduğunu biliyorduk ama canlı izleyince ne kadar sağlam bir kaleci olduğunu bir kez daha anlamış olduk. Hele 55. dakikada Taner'in altıpasa yakın bir yerde yaptığı kafa vuruşunu çıkardığında bu kaleci nasıl gol yer diye düşünmedim değil. 3-0 skoruna rağmen haksız sayılmam, hiçbir golde hatalı olduğunu söyleyemeyiz. Konyaspor adına büyük bir kazanç, kaleci olarak değil ama transfer edilecek oyuncu tercihi olarak darısı bizim başımıza.
Sırada Trabzonspor var. Yine bir BJK, GS, FB faciası yaşar mıyız bilemiyorum ama takımın hali hazırdaki durumu bu maçların hepsinden daha karakterli ve daha dirençli bir futbol ortaya koyacağını şimdiden müjdeliyor. Maçı kazanıp dönmemiz futbol kamuoyu açısından çok büyük bir sürpriz olur, bizim için sürpriz olmaz diyemesem de en azından Konya maçındaki istekli futbol ile bir puan almamak için hiçbir neden yok.
Bu arada federasyon yabancı sayısı için 6+2 gibi bir esneklik sağlamış iken bizim takım fotoğrafımız aşağıdaki gibi halis muhlis Türk cengaverlerden oluşuyor. Genç adamlar olsa Türk futbolu ve Körfezimiz adına ne güzel bir olay diyeceğim ama bu fotoğrafa baktıkça aklıma Engin İpekoğlu ve Serhan Gürkan'ın beceremedikleri yabancı transferleri geliyor. Çok kaşıyor olduğumu biliyorum ama yeri geldiğinde -gerekirse bilinçli olarak yerini getirerek- Davids olayına değinmeden geçemeyeceğim. Hala boştaymış, devre arası yine gündeme gelmesin, tü tü tü dağlara taşlara...
3 yorum:
davids 'soluğu' bizde almasın :)) artık gelmez heralde tutoriç, dusan bile kaçtı ne işi var davids'in.
ayrıca jefferson o pozisyonda acaip atladı hakkaten. "oha hayvan" dedim :)
davids mümkünse soluk almasın bundan sonra ama dediğin gibi bu saatten sonra olmaz, zaten olmasın da...
ben o pozisyonda gooooooo dedim, adam l harfini eklememe izin vermedi :) Tam da Hyundai tarafındaydım arkadan zar zor seçiyorum uzadı mı ne yaptı birşey yaptı çıkarıverdi, sağlam adam vesselam...
ama ilk golden sonra hiç durmadan 3 kere gol diye bağırdık :)
Yorum Gönder