İstanbul'u ayrı tutarsak Türkiye'nin maddi güç merkezi bir şehir. Nüfus almış başını gitmiş. Artık ne gelen belli ne giden. Zaman yıpratmış, eski havası yok. Her yeri işyeri her yeri şantiye her yeri fabrika. Herkes çalışıyormuş, kriz olmazsa iş bulunurmuş. Gebze, İstanbul'a yakınlığı sayesinde daha bir gelişmiş. Organize Sanayi Bölgesi'nin ucu bucağı yokmuş. Küçük Japonya gibiymiş. Dar bir yüzölçüm üzerinde her yer yaşam alanıymış. Herşeyin bir bedeli var. Dilovası, fabrikaların bıraktığı yoğun dumanlar yüzünden Türkiye'nin kansere yakalanma oranı en fazla olan yeriymiş. İnsanlar çalışırlarmış. Mutluyuz, mutsuzuz diye fazla düşünmezlermiş. Sürekli gelişme halindeymiş. TÜBİTAK'ın araştırma merkezi de buradaymış, TÜPRAŞ'ın rafinerisi de. Depremi de varmış. Her yönden Japonya'yı andırırmış. Çalışan insanların önemsediği manevi değerler varmış. Şehrin eski adı Nicomedia'ya bile sahip çıkarlarmış. Fethiye Caddesi'nin yeri ayrıymış. Saat Kulesi tarihi simgelermiş. "İçinden tren geçen şehir" demişler. Tren yolu kalkmış, yürüyüş yolu olmuş, kuşlara da gün doğmuş. Pislemişler her gün havayı kirletenlerin üzerine. Bir varmış bir yokmuş, bir de Kocaelispor varmış. 1966 yılında kurulmuş, 80'lerin bir bölümü ve 90'lı yıllarda pek şatafatlıymış. 5.Büyük diye başlıklar atılırmış. Avrupa'lara gitmiş, bir dolu oyuncu yetiştirmiş, almış, satmış. Günlerden bir gün Belediye Başkanı sırtlamış takımı. Belediye'nin tüm imkanlarını Kocaelispor için kullanmış, kimse de itiraz etmemiş. Dedik ya bu şehrin insanlarının manevi değerleri varmış. Sonra deprem olmuş. Kocaelispor'a "İsterseniz ligden çekilip seneye devam edebilirsiniz" denmiş. Başkan beğenmemiş bu teklifi "Kocaelispor şehrin en önemli moral kaynağıdır, ligden çekilmeyeceğiz" demiş. Körfez çekilmemiş ama futbolcular teker teker çekilmiş. Elde kalanlar yetmemiş, düşüş başlamış. Bu zor dönemlerde bile araya bir Türkiye Kupası sıkışmış. Hem de Beşiktaş 4-0 yenilerek alınmış bu kupa. Hemşehrilerine Kocaelispor marifetiyle güzel günler yaşatan Başkan bir gün sessiz sedasız gitmiş. Arkasında hem Kocaelispor hem belediye için altından kalkılması zor bir yük bırakmış. Yıl 2003 olmuş. Dibe vurulmuş, küme düşülmüş. 5 yıl kalınan bir alt ligin adı boyuna değişmiş ama Körfez'in kaderi değişmemiş, ta ki 2008 yılına kadar. Bu şehrin en önemli moral kaynağı günlerden bir gün sahipsiz kalmış, yönetim alışkanlıklarından mıdır yoksa yeterince rant sağlanamadığından mıdır bilinmez kimse yüzüne bakmaz olmuş. 32 yaşında bir adam çıkmış sahneye. "Kimse yoksa ben varım" demiş. Sözünde durmuş. Körfez Süper Lig'e çıkmış. Başkan kendi kendine "Benim işim bu kadar. En kötü küme düşeriz, zaten ben çıkardım, ben düşürürüm" demiş. Ondan başka hiç kimse birşey bilmez sanıyormuş. Aldanmış. Kaliteli adamları ucuza onun yerine bulan Kayhan Çubuklu'yu Eskişehirspor galibiyeti sonrası kovmuş. Çubuklu otobüste ağlarken görülmüş, böyle bir adamı kovmuş. Yerine Engin İpekoğlu'nu getirmiş, kaleci olarak değil, hoca olarak. Aslında yapamayacağını o da biliyormuş da kader onu Süper Lig'e sürüklemiş, o da yapamayacağını kanıtlamış. Kader, Serhan Gürkan'a da bilmediklerini göstermiş. Bir dünya adam almış. Hepsini toplamış, bir adam etmemiş. İş işten geçmiş. Bazı taraftarlar hala nedenini bilemiyor olsak da onu çok sevmiş. Takım içler acısı hale gelmiş. Bir kişi çıkıp istifa dememiş ya da diyememiş. Bazı taraftarlar gitsen de kurtulsak demiş, ses seda gelmemiş.
Hikaye beşer beşer devam ediyor. Mutlu sonlar çok uzaklarda, umutların hesabı yine kesildi yarınlara..
2 yorum:
hangi takım bu kadar sabreder bi yönetime :( of ulan of
bitecek bu eziyet gökmen ama bakalım ne zaman..
artık bayrağı devretme zamanları geldi, yönetimdekiler de biliyor bunu herkes biliyor ama bizim bilmediğimiz neler dönüyor orası meçhul..
Yorum Gönder