12 Şubat 2009

Türkiye Sahili, Fildişi Sahili, İspanya Sahili



Fildişi Sahili ile Türkiye'nin en güzel sahillerine sahip şehirlerinden biri olan İzmir'de karşılaşmak manidar bir tercih gibi görünüyor. 60.000 İzmirli Drogba'yı, Yaya Toure'yi, Kolo Toure'yi, Eboue'yi izleme fırsatını kaçırmadı. Değip değmediği tartışılır ama futbol da bir nevi sanat eseridir. Bu maç, güzel olacağını düşünüp izledikten sonra beğenmediğiniz bir sinema filmi gibiydi sanki.

Maçtan aklımda kalan Gökhan Ünal'ın golü ve Tuncay'ın futbol saygısı oldu. Gökhan Kayseri günlerine dönmeye başladı ve bu tip golleri istikrarlı bir şekilde atmaya devam ediyor oluşu hem Trabzonspor hem de Milli Takım adına çok sevindirici. EPL'ye giden herkes adam olamıyor ama Tugay örneğinden hatırladığımız üzere oradaki futbol kültürünü benimseyen oyuncu "Eski ben öldü, yaşasın yeni ben" diyerek dönüyor geriye. İyi futbolcular ve kötü futbolcular arasındaki en belirgin fark maç içinde yaptıkları tercihlerden kaynaklanıyor. Topu ayağından zamanında çıkaran, pası zamanında veren, şutu zamanında çeken, zamanında ayağa kayıp top kapan, zamanında rakibi bozan oyuncu aynı fiziksel özelliklerle iki gömlek ileri gidiyor. Aynı olay topla oynamaya bayılan Tugay için de geçerliydi, gördüğümüz üzere artık Tuncay için de geçerli. Oraya gidip boş boş gezinmeyen, kendisini geliştirmeye çalışan isimler ilk olarak karar vermeyi öğreniyorlar. Karar vermeyi öğrenen isim Tuncay gibi saatte bilmem kaç km hızla koşabilen bir isim olunca ve Tuncay koşu zamanlaması tercihlerini yerinde kullanınca bedavadan bir dolu pozisyon bulmamız mümkün olabiliyor. Bu taktik İspanya maçlarında ne kadar geçerli olabilir, bilemiyorum ama ekstra tehdit göz çıkarmaz. Umarım Tuncay'ın karşısına sakatlık engeli çıkmaz ve fazladan bir bilezik olarak Fatih Terim'in kolunda durmaya devam eder.
Drogba maç boyunca gol kovalamış olsa da kendisini çok fazla üzmedi. İlk defa izlediğim Fildişi Sahili takımını Afrika'nın geri kalan milli takımlarında da olduğu üzere tekniğinden çok fiziğine güvenen bir yapıda gördüm. Yaya Toure, Drogba gibi isimler olsa da bu teknik futbol anlayışı takımın geneline yansımış değil. Yine de sağlam bir takım gibi görünüyorlar ve 2006 Almanya'nın ardından 2010 Dünya Kupası'na katılmaları da sürpriz olmaz. Özellikle yaz aylarında Güney Afrika gibi cehennemden hallice olacak bir ülkede yapılacak kupada düşündüğümüzden çok daha şanslı olabilirler.
2010 Dünya Kupası sloganı da muhtemelen "Ateş seni çağırıyorrr!" olacaktır.

Türkiye: Volkan, Gökhan Gönül (Dk. 75 Mehmet Yıldız), Servet, Gökhan Zan, Caner, Hamit (Dk. 62 Ayhan), Mehmet Aurelio, Tuncay (Dk. 46 Emre), Arda (Dk. 46 Kazım), Semih (Dk. 46 Sabri), Gökhan Ünal (Dk. 64 Halil)
Fildişi Sahili: Barry, Demel (Dk. 46 Keita), Kolo Toure, Gohouri (Dk. 85 Bamba), Boka, Fae (Dk. 61 Gosso), Yaya Toure (Dk. 87 Kone), Zokora (Dk. 75 Sanogo), Romaric, Eboue, Drogba
Goller: Dk. 11 Gökhan Ünal (Türkiye), Dk. 90+2 Drogba (Fildişi Sahili)


Fransa-Arjantin maçında sadece Gutierrez'in golünü görebildim ama sonuç anlamında şaşırtıcı olmadığı açık.
İspanya-İngiltere maçı özellikle ikinci yarı düşündüğümden biraz daha soğuk geçti. Bence hazırlık maçlarına da oyuncu değişikliği kısıtlaması getirilmeli. Eğer bütün oyuncuları görmek istiyorsanız iki tane milli maç ayarlayın. Birinde ilk onbirinizi oynatın ikincisinde ikinci onbirinizi. Teknik direktörler dakika başı adam değiştirerek neyi nasıl görüyorlar anlamış değilim, amaç kondisyon yüklemesi değil ki.
Maç boyu İngiliz oyuncuların kişisel yetenekleri ara ara parlamalar ortaya çıkarsa da İspanya bambaşka bir takım ve şiir kıvamındaki futbollarını bir kez daha sergilediler. İngiltere'nin başta savunma olmak üzere kat etmesi gereken çok yol var. Capello'nun çok çalışması lazım. Bu arada Beckham ikinci yarı oyuna girerek Bobby Moore'un 108 maçlık rekoruna ortak oldu. Moore yaşıyor olsaydı kendisine Hint kınası armağan ederdi belki de.
Bu maçla ilgili söylenecek çok fazla söz yok ama maçı izlerken aklıma tek bir soru takıldı;
David Villa'yı Gökhan Zan mı tutacak, Servet mi?? Ya Torres'i?

España: Casillas (Reina, m.46); Sergio Ramos, Albiol (Marchena, m.75), Piqué, Capdevila (Arbeloa, m.46); Xavi (Guiza, m.85), Marcos Senna, Xabi Alonso, Iniesta; Fernando Torres (Llorente, m.64) y Villa (Silva, m.56).
Inglaterra: James; Johnson, Jagielka (Upson, m.46), Terry, Cole; Wright Phillips, Carrick, Barry (Lampard, m.46), Downing (Beckham, m.46); Heskey (Crouch, m.46) y Agbonlahor (Carlton Cole, m.75).
Goles:1-0, m.36: Villa. 2-0, m.82: Llorente


1 yorum:

Dobrowski dedi ki...

son yarım saatini izledim bizimkilerin maçının ve fildişini tuttum. gol olunca gool diye fırladım arkadaşlar uyuz oldu =) ama bilader benim izlediğim kısımda tek kale oynandı maç ve sabri - emre mallarının saçmalıkları sıkça sinir katsayımı tavan yaptırdı. ben tutmuyorum bu milli takımı.
stadı görünce şampiyonluk maçı.... :/

Related Posts with Thumbnails